Metropolde yaşayanların dilinden düşmeyen, meşhur bir cümle var: “Çok yoğunum.” Yıllardır bu cümleyi o kadar çok kez duyduk ki artık yoğunluk kavramına duyarsız kalır olduk. Duyarsızlığa ek, yoğun olmanın iyi bir şey olduğuna inandık. “Yoğunsan üretkensindir”, “Yoğunsan bir işe yarıyorsundur” gibi ifadeleri benimsedik. Öte yandan, gerçeğin ne olduğunu hepimiz içten içe biliyoruz. Yoğun insanlar genelde yorgun, bunalmış halde; bunlarla beraber otomatik olarak gelen tükenmişlik de var tabii. Bu sağlıksız döngüye son vermenin çözümü ise çok basit: “Yavaşlamak, ağırdan almak”. İşin sırrı yavaş yaşamaksa mevcut kurulu düzende yavaş yaşamayı hayatıma nasıl entegre edebilirim diye düşünüyor olabilirsin. Her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşmek kulağa ne kadar güzel gelse de gerçek hayatta işlerin öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. O halde, bir an önce alternatif yollar aramaya başlamamız gerek.
Yalnızca bir tane tanımı olmayan yavaş yaşam akımını en basit haliyle şöyle özetleyebiliriz: Yavaş yaşam, daha dengeli, anlamlı ve hayatı olduğu gibi kabul etme şeklidir. Yavaş yaşam, günlük hayatımızın bize sunduklarına daha yavaş yaklaşma biçimidir. Yani, işi gücü bırakıp o hayalini kurduğumuz kasabaya yerleşmeden öte hayatın bize sunduklarına daha ağırdan alarak yaklaşmaktır. Yavaş yaşam akımını benimsemek, modern hayatın getirilerine (ve bir yandan da bizden götürdüklerine) denge kazandırmakla başlar.
Anda kalmak, bilinçli olmak, dengeyi bulmak, kendinle bağ kurmak gibi aksiyonlar yavaş yaşamın temelini oluşturan ve aslında hayata gözlerimizi açtığımız gün bize bahşedilenler arasında yer alan özellikler. Hızlı ve “yoğun” yaşama kendimizi kaptırdıkça bu özelliklerimizin törpülendiğini görüyoruz. Şunu unutmamak gerekir ki doğamızda olan hiçbir şeyi tekrar açığa çıkartmak zor veya imkansız değil. Sadece, alışkanlıklarımızı tekrar kazanmak için belirli adımları atmamız gerekiyor.
Peki, yavaş yaşam felsefesini benimsemek için neler yapabiliriz? Yavaş yaşamaya nereden başlayabiliriz? Aşağıda, yaşam tarzımızı temelli değiştirmeden yavaş yaşama ayak uydurmanın yollarını listeledik. Birkaç basit değişiklikle sen de yavaş yaşamaya bugünden başlayabilirsin. Bu çerçevede önerilerin olursa önerilerini bizlerle paylaşmanı çok isteriz.
-
Anda kalmak için çeşitli yöntemler dene. Fiziksel anlamda yoğunluğumuza ek olarak gerekli, gereksiz düşüncelerimiz de bizi bir o kadar yoruyor. O anda hiçbir şey yapmasak da geçmişi veya geleceği düşünerek kendimizi biraz daha meşgul tutuyoruz. Bunu fark ettiğin anda, durmaya ne dersin? Anda kalarak içinde bulunduğun anı benimsemek yavaş yaşama başlamanın temelini oluşturacak.
-
En “yoğun” zamanlarında bile kendine zaman ayır. Kendine zaman ayırmak “şunu yapmalıyım”, “vakit varken şunu halletmeliyim” gibi -meli, -malı cümleleri kendinden uzaklaştırmakla başlar. Kendine zaman ayırmak, fiziksel veya mental olarak hiçbir şey yapmamak da olabilir. Ne zamandır izlemek istediğin o filmi izlemek de. Yoğunluğunun, yapmanı istediğin şeylerin önüne geçmesine izin verme.
-
Yoğunluğun bir seçim olduğunu fark et. Yapman gereken elzem şeyleri bir kenara koyduğunda, aslında yapmasan da hayatına bir etkisi olmayacak birçok şey var. Önceliklendirme yapmak burada çok önemli. Olmazsa olmazlarının bir listesini çıkar ve sana bir anlam ifade etmeyen, katma değeri olmayan diğer tüm şeyleri hayatından çıkar.
-
Hayatını işinden öne koy. “Yaptığın iş seni tanımlamaz” her ne kadar tartışmaya açık bir konu olsa da işin bittiğinde kendinle başbaşa kaldığını unutmamalısın. Hayatından ne kadar memnunsan günlük hayatında aldığın her aksiyonda da bir o kadar mutlu olma fırsatını yakalarsın. Hayatından memnun olmak içinse kendimize öncelik vermeliyiz.