Skip to main content

Bir kentin ücra yollarını çocuklara sormak gerek. Çünkü Pal Sokağı Çocukları’nda da geçtiği gibi “Bir karışlık toprak, onlar için sonsuzluk ve özgürlük anlamına gelir.”

BM verilerine göre 2021 yılında toplam nüfusun %26,9’unu çocuklar oluşturuyordu. Bir kenti paylaşan herkesin yaşam alanı hakkında söz sahibi olması gerektiğini göz önüne aldığımızda, çocukların buna pek fırsat bulamadığını görüyoruz. Çocuklar özelinde kent aidiyeti büyük oranda kamusal alanların kullanılabilirliği ile bağdaşıyor. Hatta son yıllarda kaybolduğu düşünülen sokak kültürünün dönüşmesinde de kararların yetişkinler tarafından alınmasının payı büyük. 

Elbette çocukların kamusal alanlar üzerinde söz sahibi olması, yetişkinlerin uyum sağlayamayacağı alanlar inşa edileceği anlamına gelmiyor. “Çocuk dostu kentler” olarak tanımlanan ve ortak alanları kullanan çocukların ihtiyaçlarına hitap eden şehirler inşa etmek o kadar da zor değil. UNICEF’in yayınlamış olduğu “Çocuk Dostu Kentler İçin Eylem Çerçevesi” bildirisine göre çocuk dostu kentler için en önemli unsur çocukların kente ve yaşam alanlarına dair alınan kararlar üzerindeki etkisi. İlerleyen yıllarda sosyal eşitlik kavramına da sekte vuracak bu tutum esasında bugüne ait bir yapının uzun vadeli olumsuz çıktılarını gözler önüne seriyor.

Kaynak: Unsplash

Ankara’da çocuklar için kent aidiyeti projesi

Çocukların talepleri aslında çok basit. Bugüne kadar kent ile kurulacak bağa dair gerçekleştirilen anketlerin büyük çoğunluğunda çocukların odak noktası parklar, oyun araçları, yeşil alanlar, sosyal alanlar, trafik, güvenlik ve çöp problemleri oldu. Yani günün sonunda yetişkinler olarak ele aldığımız konuların daha temele indirgenmiş halini görüyoruz. Söz konusu sorunlar bir araya geldiğinde kentlerde hem çocukların hem de yetişkinlerin hayat kalitesini düşüren ve güvenliğini tehlikeye atan durumlar ortaya çıkarabiliyor. Özellikle dezavantajlı bölgelerde bu tarz ihtiyaçların daha geri plana atılması, o bölgelerde yaşayan çocukların hareket alanının iyice kısıtlanmasına neden oluyor.

“Şehrin Pusulası: Çocuklar”, Sabancı Vakfı Hibe Programı tarafından desteklenen ve kent aidiyetini merkeze alan bir proje. Sabancı Vakfı Hibe Programı belirli aralıklarla kadın, genç ve engellilere eşit haklar tanınması ve topluma entegre olmaları üzerine çalışmalar sürdüren projelere kaynak sağlıyor. “Şehrin Pusulası: Çocuklar” ise çocukları (özellikle dezavantajlı bölgede yaşayan ve bulunduğu kente uzak çocuklar) içinde yaşadıkları şehirle tanıştırırken, ona dair düşünme, kararlar alma, yorum yapabilme yetilerini de geliştirmeye odaklanıyor. Bir nevi şehir kavramının oyun hamuru gibi alınıp çocuklar tarafından tekrar şekillendirilmesi olarak da tanımlayabiliriz.

Projenin odağında Ankara’nın dezavantajlı bölgelerinde yaşayan çocuklar yer aldı. Altındağ, Akyurt ve Keçiören ilçelerini temel alarak başlayan projede çocuklar için kent gezileri düzenlendi. Daha sonra yine proje kapsamındaki okullarda kent hakları ve çocuk hakları üzerine düşünmeleri teşvik edilecek atölyeler düzenlendi. Atölyelerin çıktı kısmında ise çocuklar gezilerde gözlemledikleri sorunları rapor etti ve sorunlara dair çözüm önerileri geliştirdi. Finalde ise belediye yetkilileri ile görüşerek çözüm önerilerini sundular. 

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ise çocukların kent ile kurdukları bağa giden yolda atılması gereken adımların öneminden bahsetti:

‘Vakıf olarak toplumsal gelişim ve fırsat eşitliğinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. ‘Şehrin Pusulası: Çocuklar’ projesi de sosyoekonomik açıdan dezavantajlı olarak nitelendirilen çocukların yaşadıkları kente olan aidiyetlerinin artırılması amacıyla önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Vakfımızın hibe programı kapsamında destek verdiği projenin başta Ankara olmak üzere tüm ülkeye yayılmasını ve örnek olmasını diliyorum.’