Ülkemizde her yıl 1-7 Mart arası Deprem Haftası olarak kabul ediliyor. 6 Şubat 2023’te Türkiye, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. Binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca kişi evsiz kaldı ve şehirler yerle bir oldu. Bu felaket, sadece binaların değil, şehir planlamasının, altyapının ve kriz yönetiminin ne kadar kritik olduğunu hepimize acı bir şekilde hatırlattı. Deprem Haftası, yaşanan acıları unutmadan gelecekte nasıl daha güvenli şehirler kurabileceğimizi düşünmek için önemli bir fırsat.
Depreme Dayanıklı Şehirler İçin Neler Yapılmalı?
Kahramanmaraş depremleri, Türkiye’de kentsel dönüşümün ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösterdi. Ama dayanıklı şehirler inşa etmek sadece binaları yenilemekle bitmiyor. Öncelikle şehirlerin jeolojik etütlerinin doğru yapılması gerekiyor. Fay hatlarının üzerine bina dikmek yerine, riskli bölgeler yeniden değerlendirilmeli ve yerleşim alanları buna göre planlanmalı. Ayrıca, şehirlerde daha fazla açık alan ve toplanma bölgesi yaratılmalı ki deprem anında insanlar güvenli yerlere ulaşabilsin.
Binaların sağlam olması için sadece kentsel dönüşüme güvenmek de yeterli değil. Denetim mekanizmalarının sıkılaştırılması, mühendislik standartlarının uygulanması ve yapı malzemelerinin gerçekten kaliteli olmasıgerekiyor. Ne yazık ki, birçok yerde bina denetimleri ya yetersiz yapılıyor ya da hiç yapılmıyor. Kağıt üstünde sağlam görünen binalar, depremde büyük bir riske dönüşebiliyor. O yüzden şeffaf, bağımsız ve sıkı denetim sistemleri oluşturulmalı ve binaların gerçekten güvenli olup olmadığı düzenli olarak kontrol edilmeli.
Deprem denince akla hemen yıkılan binalar geliyor ama etkileri bununla sınırlı değil. Fiziksel tahribatın yanında, sosyal ve ekonomik krizleri de beraberinde getiriyor. Büyük bir depremden sonra, ayakta kalan binaların bile kullanılamaz hale gelmesi, altyapının çökmesi, su, elektrik gibi temel hizmetlerin aksaması kaçınılmaz oluyor. Üstelik ekonomik etkileri de oldukça büyük. İş yerleri kapanıyor, üretim aksıyor ve tüm ülke genelinde ciddi finansal kayıplar yaşanıyor. O yüzden depreme dayanıklı şehirler kurmak, sadece hayatları değil, ekonomiyi ve toplumsal düzeni de korumak anlamına geliyor.
Japonya Modeli: Depremle Yaşamayı Öğrenmek
Depremlerle en sık yüzleşen ülkelerden biri olan Japonya, bu konuda en başarılı örneklerden biri. Orada binalar sadece güçlü malzemelerle yapılmıyor, aynı zamanda esnek ve şok emici sistemlerle inşa ediliyor. Özel sismik izolatörler sayesinde binalar sallanıyor ama yıkılmıyor. Ayrıca Japonya’da deprem eğitimi daha anaokulundan başlıyor. İnsanlar acil durumlarda ne yapmaları gerektiğini biliyor ve bu yüzden toplumsal bilinç çok yüksek.
Türkiye’de de benzer önlemler alınmalı. Deprem eğitimleri sadece teorik kalmamalı, herkesin acil durum senaryolarına hazırlanmasını sağlayacak tatbikatlar yapılmalı. Depreme dayanıklı binalar için teşvikler artırılmalı ve halkın bu konuda daha fazla bilinçlenmesi sağlanmalı. Çünkü ne yazık ki en büyük yıkım tedbirsizlikten ve bilgisizlikten doğuyor.
Teknoloji ve Deprem Erken Uyarı Sistemleri
Teknolojinin gelişmesiyle, depremlerle mücadelede daha etkili çözümler üretmek mümkün hale geliyor. Erken uyarı sistemleri, sismik hareketleri önceden algılayarak insanlara ve kritik altyapılara zaman kazandırıyor. Örneğin, bazı ülkelerde bu sistemler sayesinde metro ve tren hatları otomatik olarak durduruluyor, gaz ve elektrik kesiliyor, böylece olası yangın ve kazalar önleniyor.
Türkiye’de de benzer sistemlerin yaygınlaşması şart. Deprem uyarı uygulamaları, sismik sensörler ve akıllı bina teknolojileri gibi çözümlerle şehirleri daha güvenli hale getirebiliriz. Ama ne kadar ileri teknoloji kullanılırsa kullanılsın, halk bu uyarıları nasıl değerlendireceğini bilmeli. O yüzden deprem eğitimi ve bilinçlendirme çalışmaları herkes için erişilebilir olmalı.
Bireysel Önlemler: Depreme Hazır mıyız?
Dayanıklı şehirler inşa etmek devlet politikaları ve mühendislik çözümleriyle mümkün olsa da bireylerin de yapabilecekleri çok şey var. Deprem çantası hazırlamak, evde güvenli noktaları belirlemek ve aile bireyleriyle acil durum planı yapmak, hayatta kalma şansını artıran adımlardan bazıları. Ayrıca, ev seçerken sadece konforuna değil, zemin etüdüne ve bina dayanıklılığına da bakmak gerekiyor. Güvenli bir ev, yalnızca şık ve geniş olan değil, aynı zamanda depreme karşı dirençli olandır.
Deprem Haftası, geçmiş felaketleri hatırlamak ve kaybettiklerimizi anmak için bir fırsat olduğu kadar, geleceğe dair daha bilinçli adımlar atmamız için de bir hatırlatma. Kahramanmaraş depremi ve daha önce yaşadığımız afetler bize gösterdi ki, depremleri durduramayız ama onunla yaşamayı öğrenebiliriz. Önemli olan, bu felaketleri daha az hasarla atlatacak sağlam şehirler kurmak ve herkesin bu konuda sorumluluk almasını sağlamak. Çünkü deprem değil, tedbirsizlik öldürür.