Tasarım dünyasında sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, temel bir sorumluluk. Ancak bu sorumluluk, yalnızca geri dönüştürülmüş malzemelerle çalışmakla sınırlı değil. Gerçek dönüşüm, doğayı yalnızca ilham kaynağı olarak görmekten çıkıp, onunla birlikte üretmenin yollarını aramakla mümkün. Fransız tasarımcı Marlene Huissoud, bu dönüşümün en etkileyici örneklerinden birini sunuyor: From Insects (Böceklerden) projesi.
Huissoud’un tasarımları, yalnızca “doğal” görünmekle kalmıyor; doğanın ritmini, üretim döngüsünü ve varoluşsal sürecini tasarımın içine dahil ediyor. Arıların, ipekböceklerinin ve diğer küçük canlıların ürettiği maddeleri ham malzeme olarak kullanıyor; onları doğanın “atık” gibi görünen parçalarından anlamlı objelere dönüştürüyor. Sonuç? Hem biçim hem felsefe açısından radikal derecede farklı bir tasarım dili.
From Insects: Arılar, İpekböcekleri ve Doğanın Gözden Kaçan Hazineleri
From Insects projesinin merkezinde iki olağanüstü organizma var: bal arıları ve ipekböcekleri. Arıların ürettiği ve kovanda yapısal koruma sağlayan propolis, normalde tarım ve ilaç endüstrisinde antimikrobiyal özellikleri nedeniyle kullanılırken, Huissoud bu maddeyi ısıtarak şekillendirilmiş, reçine benzeri bir tasarım malzemesine dönüştürüyor. Sonuç; parlak, koyu renkli, ahşabı andıran dokulara sahip heykelsi objeler.
İpekböceklerinin kozalarından kalan doğal lifler ise hem görsel olarak etkileyici hem de son derece hafif malzemeler sunuyor. Huissoud, bu organik artıklarla çalışırken herhangi bir endüstriyel işlem yapmadan, doğanın bıraktığı haliyle onları tasarıma taşıyor. Böylece hem malzemenin doğallığını hem de sürecin sürdürülebilirliğini koruyor.

Kaynak: dezeen

Kaynak: dezeen
Doğa Temelli Tasarımın Somutlaşmış Hali
Huissoud’un çalışmaları, doğa temelli tasarımın ne anlama geldiğini somutlaştırıyor. Burada mesele sadece doğadan ilham almak değil; doğayla simbiyotik bir üretim ilişkisi kurmak. Tasarımcı, doğaya hükmeden biri değil, onunla iş birliği kuran bir ortak gibi davranıyor. Bu yaklaşım, günümüzde “biyotasarım” ya da “nature-based design” olarak anılan tasarım anlayışlarının temelini oluşturuyor.
Örneğin mikrobiyal selüloz gibi biyomalzemeler, mantar miselyumu ya da deniz yosunu bazlı plastik alternatifleri, bu alanın diğer örnekleri arasında yer alıyor. Ancak Huissoud’un çalışmaları, bu tekniklerin ötesine geçerek tasarımcının doğayla kurduğu kişisel ilişkiyi, duyarlılığı ve sabrı da işin içine katıyor. Propolis, bir arı kolonisinin haftalar boyunca çalışarak oluşturduğu bir madde. Bu, hızla tüketilen dünyaya karşı bir “yavaşlık manifestosu” gibi de okunabilir.

Kaynak: dezeen
Yeni Estetikler, Yeni Değerler
Huissoud’un objeleri, geleneksel endüstriyel tasarım kalıplarına uymuyor. Yüzeyler parlak ama pürüzlü; formlar simetrik değil ama dengeli. Bu tasarımlar mükemmel olma kaygısı taşımıyor, çünkü zaten doğanın kendisi kusursuz değil. Aslında bu kusurluluk estetiği, doğayla uyumlu tasarımın yeni değerler sistemiyle tanışmamızı sağlıyor: sabır, iş birliği, öngörülemezlik ve kabullenme.
Estetik burada sadece görsellikle ilgili değil; aynı zamanda etikle iç içe. Malzemenin geldiği yer, üretim süreci, geri dönüşebilirliği—hepsi estetik değer kadar önemli. Huissoud’un çalışmaları, “şeylerin neden ve nasıl yapıldığını” sorgulatan tasarımlar. Birer obje olmaktan çok, birer fikir taşıyıcısı.

Kaynak: dezeen

Kaynak: dezeen
Tasarım Geleceği: Daha Yavaş, Daha Az, Daha Doğal
From Insects, bize doğanın atık olarak bıraktığı maddelerin aslında yeni başlangıçlar için kullanılabileceğini gösteriyor. Proje, üretimin mutlaka hızlı, parlak ya da seri olmak zorunda olmadığını hatırlatıyor. Aksine, yavaşlayan, dikkatle bakan ve doğanın döngülerine uyum sağlayan bir tasarım dili, geleceğin gerçek sürdürülebilir yolu olabilir.
Marlene Huissoud’un yaklaşımı yalnızca bir estetik duruş değil; bir üretim ve yaşam biçimi önerisi. Onun projeleri, doğayı yalnızca güzelliğiyle değil, döngüselliğiyle, sabrıyla ve üretim etiğiyle birlikte okuyan bir tasarım anlayışına işaret ediyor.

Kaynak: Yatzer