Skip to main content

İzlediğimiz dizi ve filmlerdeki karakterleri içselleştirmeyi bu kadar severken, Dünya Çevre Günü’nde WALL-E’ye kulak verelim mi?

Yaş fark etmeksizin hepimizin içini ısıtan WALL-E kocaman gözleriyle eskimiz bir dünyadan yeni bir yaşam alanı yaratıyor. İnsanlar tarafından terk edilen gezegenimizdeki çöpleri büyük bir görev bilinci ile toplarken bize hem çevremizi hem de dokunduğumuz herkesi sevmemiz için ilham veriyor. 

Henüz Dünya’yı terk etmek için hazırlanan büyük uzay gemilerine binmiyoruz. Ancak daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşamak için bazı adımları atmakta geri kaldığımız su götürmez bir gerçek. Üzerinde yaşadığımız gezegenin son kullanma tarihini daha ileriye taşımak için sadece gündelik rutinlerimize birkaç dakikalık farkındalıklar ekleyebiliriz. Çevreye duyarlı olmak sadece tüm vaktini buna ayıracak şekilde aktivist olmayı ya da oturduğumuz yerden uzak bir ormana gidip ağaç dikmeyi içermiyor. Attığımız ve atacağımız adımlar küçük olsa da kolektif bir hareket haline geldiğinde Dünya’nın üzerindeki yükü hafifletmeye yeter de artar bile.

Ağaç dikmek

WALL-E filmin ana karakteri olsa da “Plant in the Boot” (Çizmedeki Bitki) de bir o kadar kayda değerdi değil mi? Belki de filmin ana teması gibi etrafında döndüğü bitki, filmin hitap ettiği küçük yaştaki kitleye çevresel farkındalığın önemini anlatıyor. Gezegenin ciğerleri olarak nitelendirdiğimiz yeşil ekosistemimize katkıda bulunmak aldığımız her nefeste payımız olduğunu hissetmemize yardımcı olabilir. Eğer mekansal olarak imkanınız varsa birkaç meyve ağacı dikmek hem kalıcı olma hissiyatınızı hem de Dünya için bir adım atma arzunuzu birlikte karşılayabilir!

Tek kullanımlık plastiklere hayır

WALL-E’nin varoluş amacı da Dünya’ya geliş görevi de çöp toplamaktı. Hurda yığınlarının arasında gezinirken topladığı sıkıştırılmış çöp kutularını hatırlıyor musunuz? Söz konusu kutuların büyük çoğunluğu tek kullanımlık plastiklerden oluşuyordu. 

Pet şişeler, market poşetleri gibi tek seferlik ürünler büyük bir kullanım kolaylığı sağlıyor. Bu kolaylığın çıktısı ise ömürlerinin kısa olması ve vazgeçmenin de bir o kadar kolay olması. Bugün pek çok marka sürdürülebilirlik adımı olarak plastiğin yerine kağıt bardak, kağıt pipet, kağıt poşet gibi alternatifler getiriyor. Hızlı tüketime dur demek adına içeceklerimizi termos gibi uzun ömürlü kapların içinde tüketmek ve alışverişe giderken birkaç dakikamızı ayırıp evdeki yeniden kullanılabilir çantaları kullanmak uygulanabilir bir adım. Tek kullanımlık plastikler uzun vadede bulundukları yerden hem doğaya hem de canlı hayatına zarar vermeye devam ediyor. Denizlerimizi, ormanlarımızı ve canlıya dokunan her noktayı plastik banyosundan arındırmak için sürdürülebilir alternatifleri tercih edebiliriz.

Su tasarrufuna önem vermek

“Dişimi fırçalarken bir sefer musluğu kapatmasam ne olur ki?”

“15 dakika yerine 10 dakikada duş alsam ne değişir ki?”

“Su ısıtıcıya biraz fazla su koymanın kime zararı var ki?”

Cevap veriyoruz, bize! Su, dünyamızın dörtte üçünü oluşturuan yenilenebilir bir kaynak olsa da iklim krizi ile kendini onarabileceğinden çok daha büyük hasarlar aldı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde henüz tam anlamıyla yüzleşmesek de ilerleyen yıllarda ciddi bir kuraklık bizleri bekliyor. İlkokul kitaplarında “Su tükenirse ne olur?” başlığı altında, ürkütücü görselleştirmeler ile sunulan gelecek tasvirleri aslında çok da uzak değil. Bu nedenle yarının dünyasına içimizi ferahlatan mavilikleri de beraberimizde götürmek istiyorsak, bugünden suya sahip çıkmamız gerekiyor. 

İhtiyacımız kadar kullanmak, fazlasını israf etmemek ve durağan su kaynaklarımızı temiz tutmak bunun için güzel bir başlangıç. Üstelik özellikle ev ve işyeri sistemlerinde sürdürülebilir alternatifler tercih etmek daha az enerji harcanmasına da yardımcı oluyor. Bir taşla hem cebiniz hem de dünyamız için iki kuş vurabilirsiniz.

Sürdürülebilir ulaşım alternatiflerine yönelmek

İçimizde güzel hisler uyandıran WALL-E evreninde masmavi bir gökyüzü görmek istemez miydik? Karbon salınımı gezegenimizi mahvetmeseydi, belki böyle bir tasvir mümkün olabilirdi. Fosil yakıt kullanımını azaltmak adına büyükşehirlerde mümkün olduğunca toplu taşımaya yönelmek araç yoğunluğunu azaltmak adına önemli bir adım. Hazır havalar da güzelleşmişken kısa mesafeleri yürümek, uygun alanlarda bisiklet gibi alternatiflere yönelmek de tercih edilebilecek yöntemler arasında. Bunun her zaman mümkün olmayacağının farkındayız ancak başlangıç için en azından haftada bir gün sürdürülebilir alternatiflere yönelmek, iş arkadaşımızla ortak araç kullanmak ya da yarım saat erken çıkıp gideceğimiz yere yürümek bize ne kaybettirebilir ki? Aksine çok şey kazandıracağı kesin.

Satın alma, paylaş

WALL-E’nin rastgele şeyler zulasını hatırlıyor musun? Bir gün giyerim diye dolapta bekleyen kot pantolon, ihtiyacım olabilir diye beklettiğimiz herhangi bir eşya bir başkasının eksiğini kapatıyor olabilir. İhtiyaç duyduğumuzdan fazlasını almak ise hem bize hem de gezegenimize ekstra bir yük bindirmekten başka bir amaca hitap etmiyor. Özellikle hızlı moda akımıyla kalitesiz ürünlerin görece düşük fiyatlara satılması, sürekli satın alım halinde olduğumuz çıkışsız bir döngü yaratıyor. 

Daha uzun süre kullanılabilecek, insan cildine uyumlu kaliteli ürünler satın almak minimal bir dolap hazırlamamıza yardımcı olabilir. Üstelik dolap detoksu sürecinde açığa çıkan fazlalıklardan kullanılabilir olanları atmak yerine bağışlamak, bir başkasının aynı ürünü satın almasının da karşısına geçecektir. Eğer elimizden çıkaracağımız herhangi bir ürün başkasının ihtiyacına hitap edebilecek durumdaysa hem toplum bilinci hem de çevre bilinci adına paylaşmak, WALL-E’nin öğretilerini yerine getirmek için güzel bir ilham örneği olabilir.

Küçük adımlardan toplumsal farkındalığa

Buraya kadar saydığımız maddelerin hiçbiri büyük efor sarf ettiren ya da zaman alan adımlar değil. Zaten sürdürülebilir bir dünyada yaşamak istiyorsak anlık ve zoraki müdahaleler değil, hayat tarzımızı sil baştan yapılandıran adımlara yönelmeliyiz. Kolaylık sağladığını düşündüğümüz bazı alışkanlıklarımızı değiştirmek ilk başta zor gibi görünse de uzun vadede gelen alışma hissi daha fazlasını yapmamız için bizi motive etmeye devam edecek. Eğer küçük bir robot tüm umudunu bir botun içine ektiği bitkinin üzerine titreyerek harcıyorsa, bizim de dünyamızı kaybetmeden önce verebileceğimiz kararlar için benzer bir motivasyona sahip olmamamız için bir neden göremiyoruz. 💚