Çevre dostu “yeşil” şehirlerin çevrim içi listelerini bulmak zor değil. Sorun şu ki, hangileri gerçekten vadettiğini sergileyebiliyor?
Gerçek şu ki, dışarıda o kadar da akıllı olmayan pek çok “akıllı” şehir olduğu gibi, daha yakından incelendiğinde pek de sürdürülebilir olmadığı ortaya çıkan, kendi markasını taşıyan birçok yeşil şehir var. Dubai gibi.
Biz de ekolojik açıdan daha dikkatli uygulamaları ciddiyetle takip ederek, “yeşil” etiketine gerçekten uyan bir sürdürülebilir şehirler listesi oluşturmaya karar verdir. Bu noktada göz önüne alınması gereken maddeler yenilenebilir enerji, atık malzemelerin yaratıcı geri dönüşümü veya doğanın kentsel çevreye dahil edilmesi şeklinde sıralanabilir.
1.Kopenhag
Bugün erişebileceğiniz yeşil kentler listelerinin pek çoğu, Kopenhag’a en üst sırayı veriyor ve bunun iyi bir nedeni var. 1.37 milyon nüfusu ve yaklaşık altı bin yıllık tarihi ile Danimarkalıların başkenti, son yirmi yılda kendisini daha sürdürülebilir bir kentsel geleceğin parlak bir örneği olarak konumlandırmayı başardı. Enerjisinin yaklaşık %50’si bir açık deniz rüzgar çiftliğinden gelen Danimarka, bir bütün olarak uzmanlar tarafından genellikle dünyanın en sürdürülebilir ülkesi olarak gösteriliyor ve Kopenhag’ın bu ayrımın sağlanmasındaki rolü azımsanamayacak kadar büyük.
Kopenhag’da ilk gözümüze çarpacak şeylerden biri ne kadar çok bisiklet olduğu. Bisiklet sürücüleri araba sürücülerinden yaklaşık 5’e 1 oranında daha fazla ve kent altyapısının çoğu bu alternatif düşük etkili trafik biçimine uyum sağlayacak şekilde yeniden şekillendirildi. Gerçekten de kent sakinlerinin %60’ından fazlası her gün işe bisikletle gidiyor. Bu yeniliğin karbon emisyonlarını azaltmak için harikalar yarattığını söyleyebiliriz.
Kopenhag, dünyanın en büyük atıktan enerji santraline ev sahipliği yapmaktadır. Her yıl yüz binlerce ton atığı temiz enerjiye dönüştürebilen Copenhill tesisinde, şehirden ve çevredeki bölgelerden geri dönüştürülmeyen veya kompostlanmayan tüm atık malzemeler değerlendiriliyor. Kamyonla fabrikaya getirilen atıklar burada büyük bir buhar türbinine güç sağlamak için yakılıyor. Pek çok aşama sonrasında elde edilen nihai sonuç ise günde 680.000 kişi için yeterli güç ve ısı! Tek emisyon ise temiz hava ve su buharı elbette.
2.Curitiba
Dünyanın ilk ve en etkili “yeşil” şehirlerinden biri muhtemelen daha önce hiç duymadığınız bir yer olan Curitiba. Nüfusu 1,9 ila 3,7 milyon arasında olan ve Güney Brezilya’da yer alan Curitiba, tarihsel olarak “dünyanın en yeşil şehri” ve sürdürülebilir şehir planlamasında “ altın standart ” olarak tanımlanıyor.
1960’larda Curitiba’nın nüfusu 400.000’in üzerine çıktı ve kentsel yayılmayı azaltmak, trafik sıkışıklığını azaltmak ve çevreyi korumak için bir ana plan geliştirildi. Şehir, imza niteliğindeki sürdürülebilirlik başarısını ilk kez 1974’te elde etti. Dünyanın ilk ve tartışmasız en etkili otobüs hızlı ulaşım sistemi olan Rede Integrada de Transporte ile. Kendi belirlenmiş trafik şeritlerine sahip düşük maliyetli, oldukça verimli bir otobüs ağı oluşturarak araba sayısını ve dolayısıyla karbon emisyonlarını azaltmak oldukça işlevsel bir fikirdi. En pik yaptığı noktada kabaca kent nüfusunun %85’i otobüs sistemini kullandı ve o zamandan beri dünyanın dört bir yanındaki diğer şehirler hızlı ulaşım için Curitiba’nın yaklaşımını benimsedi. Yolcu sayısı şu an için azalmış olsa da, filonun bir bölümü artık bio-dizel yakıtla çalıştığı için otobüs sistemi hâlâ daha çevre dostu olmaya çalışıyor.
3.Reykjavik
“Buz ve ateş diyarı”nın kuzeydoğu kıyısında yer alan Reykjavik, fosil yakıtların ötesinde bir dünyada nelerin mümkün olduğunun bir vitrini. Gerçekten de, İzlanda ülkesi bir bütün olarak kendisini sürdürülebilirlik arayışına adadı. Adadaki İskandinav ülkesinin enerjisinin yaklaşık %100’ü yenilenebilir kaynaklardan geliyor ve bölgedeki yüksek volkanik aktivite sayesinde her 10 haneden 9’u jeotermal sistemle ısıtılıyor. Tahmin edilebileceği üzere başkent Reykjavik’teki her bina jeotermal veya hidroelektrik enerji ile ısıtılıyor ve çalıştırılıyor.
2010-2030 Reykjavik Belediye Planında ortaya konduğu üzere şehir, 2040 yılına kadar yeşil alanları korumayı ve karbon nötr olmayı taahhüt etti. Plan ayrıca daha yüksek kentsel yoğunluk, daha sürdürülebilir şekilde tasarlanmış mahalleler ve daha çevre dostu biçimlerin tanıtılmasını da gerektiriyor. Halka açık toplu taşıma; daha fazla bisiklet yolu, otobüs güzergahı ve gelecekteki bir hafif raylı sistem dahil. Yapılı çevreyi fosil yakıtlardan başarıyla ayıran Reykjavik, şimdi de önümüzdeki yirmi yıl içinde şehir sınırları içindeki tüm araçları yeşil enerjiye dönüştürmeyi hedefliyor .
Yenilenebilir enerjiyi ezici bir şekilde benimsemesi övgüye değer olsa da, yaklaşık 135.000 kişilik nüfusu bu listedeki diğer bazı şehirlerden daha küçük olduğu için Reykjavik’in başarı oranını görece normal değerlendirebiliriz. Ayrıca, dünyadaki her şehir bir jeotermal aktivite yatağında yer almıyor, bu nedenle Reykjavik’te işe yarayan stratejilerin aynısı muhtemelen Chicago veya Paris gibi şehirlerde mümkün değil.
4.Canberra
Avustralya’nın başkenti Canberra, tahmini 467.194 kişilik bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. Kısa bir süre önce de Avrupa dışında %100 yenilenebilir enerjiye geçen ilk şehir oldu. Aynı zamanda 2021’de enerji hizmetlerini değerlendiren Birleşik Krallık merkezli özel bir şirket olan Uswitch tarafından en sürdürülebilir şehir seçildi.
Canberra, sürdürülebilirlik portföyünün bir parçası olarak şu anda evlerini daha enerji verimli hale getiren güneş panelleri, elektrikli piller ve diğer cihazları kurmak isteyen vatandaşlara 15.000 $’a kadar sıfır faizli krediler sunuyor. Şehir, daha temiz ulaşıma geçişi teşvik etmek için sıfır emisyonlu araçlar için iki yıllık ücretsiz araç kaydı da sunuyor.
Ancak Canberra yeşil yolculuğunu burada durdurmak istemiyor. Önümüzdeki beş yıl için belirlenen sürdürülebilirlik stratejilerine göre bölgesel hükûmet, yürüme aktivitesini ve toplu taşımanın kullanılabilirliğini artırmak istiyor. Bunun sonucunda ise 2045 yılına kadar toplam karbon nötrlüğüne ulaşmak için sera gazlarını %60’a kadar azaltmayı hedefliyor. Canberra Mekansal Planı, yerel biyoçeşitliliği koruma ve daha kompakt, yüksek yoğunluklu ve yaşanabilir bir kentsel çevre yaratma umuduyla şehrin gelecekteki büyümesini sınırlamak için bir vizyon ortaya koyuyor.
Yine de Canberra henüz mükemmel olmaktan uzak. Çoğu modern metropolde olduğu gibi, kentsel yayılmanın ve fosil yakıtlı araçların üstünlüğünün neden olduğu çok sayıda olumsuz çevresel ve halk sağlığı etkisiyle boğuşmaya devam ediyor. Bununla birlikte, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerin çoğunun aksine, Canberra sadece daha yeşil bir şehir olma planına sahip değil, aynı zamanda onu evleri olarak gören insanlar için daha sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için şimdiden adımlar atmasıyla göz dolduruyor.
5.Viyana
Listemizi Viyana ile sonlandırıyoruz. Yaklaşık 2 milyonluk bir nüfusa sahip olan Avusturya’nın başkenti, yenilenebilir enerjiyi benimsemesiyle ve kentsel alanların gerçek yeşilliklerle iç içe geçmesiyle tanınıyor. Bir önceki yazımızda sözünü ettiğimiz kentsel doğanın Viyana’nın bir kimliği olduğunu söyleyebiliriz. Şehrin hareketli kalbinde, ağaçlıklı sokaklar, yerel yönetim tarafından sübvanse edilen yeşil cepheler ve çatılar tarihi dokunun yanı sıra bir görsel şölen sunuyor. Sınırları içinde 90 adet park bulunan Viyana’nın kabaca %50’si, kişi başına yaklaşık 120 metreye düşen kentsel yeşil alana ayrıldı. Bu oran dünya genelinde neredeyse ilk sıralara oynuyor.
Viyana’nın diğer sürdürülebilir özellikleri arasında kış aylarında 120.000 haneyi ısıtmaya yetecek kadar enerji üreten, atık malzemelerle ateşlenen yakma fırınları tarafından desteklenen bölgesel ısıtma kullanımı yer alıyor . İleriye dönük olarak Viyana, fosil yakıt bazlı HVAC ve elektrik sistemlerini daha yeşil alternatiflerle değiştirerek mevcut bina stokunu karbondan arındırmayı hedefliyor. Şimdilik, Viyana’nın yenilenebilir enerji ve karbon azaltımına yönelik ilerlemesi, bu listedeki diğer bazı yerlere kıyasla o kadar dramatik değil.
Kopenhag, Curitiba, Reykjavik, Canberra ve Viyana gibi yerler proje bazlı ve ufak noktalarda öne çıksa da dünyadaki diğer tüm şehirler için standardı daha yükseğe koyuyor. Bize öğrettikleri bir şey varsa o da yıkıcı yaşam tarzımıza çoktan denenmiş ve doğrulanmış alternatifler olduğu. Eğer gerçekten istersek evimiz dediğimiz kentsel ve doğal ortamlar arasında daha az zararlı ve daha sürdürülebilir bir denge benimseyebiliriz. Seçim bizim.