Skip to main content

Kentler başta olmak üzere pek çok yaşam alanının mevcut tasarımı dezavantajlı grupları oyun dışı bırakabiliyor. Peki kapsayıcı şehir planlaması ile herkes için yaşanabilir bir ortam mümkün mü?

Kentlerin, ilçelerin, mahallelerin hatta sokakların tasarımı belirli başlı grupları dışlamak için güçlü bir araç olarak konumlanıyor. Bazı yönetimler kent mimarisini azınlıkların belirli alanlara ulaşmasını engellemek için kullanıyor. Bu dışlama çoğu zaman bilinçli olmasa da planlı adımların atılmasıyla önüne geçilebileceği aşikâr. Kapsayıcı şehir planlaması ayrımcı tasarımlara ışık tutarken, ırksal ve sınıfsal farklılıkların yaşam kalitesini düşürmesinin önüne geçiyor.

Kaynak: Unsplash

Kapsayıcılığın önündeki kentsel engeller

Long Island otoyolu

Yirminci yüzyılın ilk yarısında şehir planlamacısı Robert Moses, ikonik Big Apple gibi New York simgelerinin çoğunun arkasındaki beyindi. Elbette otoyollar da buna dahil. Moses olmasaydı New York muhtemelen Lincoln Center, Riverside Park, İkiz Kuleler, Central Park vb. ev sahipliği yapan karmaşık takım adaları birbirine bağlayan tüm yollara sahip olamazdı. 

Ancak Moses aynı zamanda çoğunluğunu siyahilerin ve Hispaniklerin oluşturduğu banliyölerden de sorumluydu. Dönem haritalarına göz attığımızda bölgelerin bankaların ve yatırımcıların ilgisini çekme olasılığına göre sınıflandırıldığını görüyoruz. Görece daha düşük niteliklere sahip olan banliyö civarları ise kırmızıyla işaretlenerek şehir merkezinden ayrılıyor. Üzerinden neredeyse yüz yıl geçse de bu ayrımların etkilerini günümüzde de gözlemlemek mümkün. Örneğin Moses tarafından Long Island otoyolu için tasarlanan yükseltilmiş geçişler otobüslerin altından geçemeyeceği kadar alçaktı. Bunu bir nevi Long Island’da toplu taşımayı en çok kullanan yoksul ve farklı ırktan insanlara şehir merkezinin yasaklanması olarak değerlendirebiliriz.

Atlanta metro hatları

Georgia eyaletindeki Atlanta metropol bölgesinde ise yüksek profilli sakinler metro hattının kendi bölgelerine genişlemesini protesto etti. Çünkü bu genişleme farklı ırklardan ve gelir düzeylerinden olan insanların toplu taşımayı kullanarak zengin mahallelere erişimini kolaylaştıracaktı. Bu engellemenin tek çıktısı ırkçılığın artışı olmadı, Afro-Amerikan toplulukların istihdam olanakları da olumsuz etkilendi. Çünkü şehrin kuzey kesimiyle toplu taşıma bağlantılarının olmaması, bu bölgelerdeki iş fırsatlarına erişimi sınırlıyordu. 

Memphis de ise 1974 yılında şehrin beyaz sakinleri yalnızca beyazların yaşadığı bir bölgeyi çoğunlukla siyahilerin yaşadığı bir bölgeye bağlayan sokağın kapatılmasını talep etti. Bu engellemeyi destekleyenler böylece trafiğin ve gürültünün azalacağı, güvenliğin ise artacağını savundu.

Kapsayıcı şehir planlaması nedir?

Kapsayıcı şehir planlaması kavramını irdelemeden önce erişilebilir kent ne demek anlamak gerekiyor. Farklı dil, din, cinsiyet, ırk mensubu ya da hareket kısıtına sahip bireyler gibi dezavantajlı grupların bir kente dahil olan kapalı ya da açık alanlara erişebilmesi erişilebilir kent kavramına karşılık geliyor. Bu anlayışa göre şehirlerin sunduğu ekonomik ve kültürel fırsatlar herkes için eşit olmalı.

Özetle şehirleri herkes için yaşanabilir kılan yeni bir şehir planlama biçimine ihtiyaç var. Mimar ve şehir planlamacısı Jaime Lerner’a göre kapsayıcı şehir planlaması; kamusal alanların iyileştirildiği, hareketliliğin yeniden tasarlandığı ve insanların temel hizmetlere çok kısa sürede erişebilecekleri şehirler yaratmayı içeriyor. Ayrıca bu kolaylıklar yalnızca seçkin azınlık için değil, herkes için kapsayıcı, sürdürülebilir ve çeşitli kentsel alanlara öncelik veren bir planlama tarzında uygulanmalı.

Kaynak: Unsplash

Kapsayıcı şehir planlaması örnekleri

Kentsel katılımı ön plana alarak kapsayıcılığı sağlayan bazı örnekler mevcut. Unutmamak gerek ki kentsel gelişimin temelleri vatandaşların yaşadıkları yer itibariyle planlama sürecinde söz hakkına sahip olduğu katılımcılıktan geçiyor. Gelin söz konusu kapsayıcı şehir örneklerini beraber inceleyelim.

Kapsayıcı Barcelona

Barcelona’daki anlayış kamusal alanın yönetimi, hareketlilik ve şehrin ekolojisi ile bağlantılı önlemler ile tasarlamaya dayanıyor. Kentsel gelişim planlaması açısından yönetim, şehrin farklı mahallelerindeki yaşamı daha kapsayıcı hale getirmek için çalışıyor. Günlük şehir hayatına dair oluşturulan el kitabında mağazalar, toplu taşıma durakları gibi günlük yaşam için tam donanımlı noktalar tanıtılıyor. Ayrıca sokakların, meydanların, bahçelerin ve parkların herkesin güvenle kullanabileceği kamusal alanlar olmasına da vurgu yapılıyor. 

Yerel düşünen şehir Paris 

Fransa’nın başkenti “15 dakikalık şehir” fikrinin benimsenmesiyle kapsayıcı şehir planlamasının bir başka harika örneği. Güncel belediye başkanı Anne Hidalgo, vatandaşların günlük yaşam için ihtiyaç duydukları her şeye kelimenin tam anlamıyla sadece birkaç dakika uzaklıkta olduğu bölgelerde erişmesini teşvik eden bir dizi hareket başlattı. Böylece hizmetler büyük ölçekte merkezileşti. Her bölgede sunulan hizmet kalitesinin aynı olması araç trafiğini azaltarak bisiklet yollarını artırdı. Aynı zamanda küçük işletmeleri ve daha fazla yeşil alanın geliştirilmesini destekleyecek yeni ekonomik modelleri de beraberinde getirdi.