Skip to main content

Çocukken bir benzinliğin kadınlar tuvaletinde ped otomatı gördüğümü hatırlıyorum. 1 TL gibi bir ücret karşılığında acil durumlarda tekli ped satın alabildiğiniz, “kadınların hayatını kolaylaştıran” bir sistem. Ergenliğe yeni girmiş,1–2 senedir regl olan biri olarak aklımdan geçen ilk düşünce şuydu:

“Biyolojik olarak gerçekleşen ve seçimim dahilinde olmayan bir döngüde ihtiyaç duyduğum bir hijyenik ürün için neden para ödemek zorundayım?”

Orkid’in Türkiye’deki tabular ve regl yoksulluğu temalı reklam filminden bir kesit

Gelişmekte olan ülkelerde hızla artan kadın hijyeni ürünü fiyatları ve bu ürünlere erişimin zorlaşması, ekonomik literatüre “regl yoksulluğu” kavramını dahil etti. Temel ihtiyaçlarımızdan biri olan hijyen, “tampon vergisi” olarak adlandırılan fahiş fiyatlandırmalar ile sağlık gibi bir ihtiyacın bile toplum sınıflarına göre değerlendirildiğini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Hatta bazı ülkelerde kadın hijyen ürünlerinin lüks ürün kategorisinde değerlendirilmesi, bugün tanımlarken yeni kavramlar türetmek zorunda kaldığımız toplumsal problemi destekliyor. Kendini kadın olarak tanımlayan her bireyin hayatının büyük bir kısmında ihtiyaç duyduğu ürünler çoğu ülkede en yüksek vergi bandında değerlendirilerek ayrıştırmaları haklı çıkarıyor.

Regl yoksulluğu ile hayatı durdurmak

Regl dönemi dünya nüfusunun yarısı için hayatın bir gerçeği. Dünyaya kadın olarak gelmenin ağırlığı daha ilkokul çağında maddi bir külfet olarak çocukların okul harçlığına ekleniyor. Bu tarz harcamalar genel olarak yarattığı “regl yoksulluğu” kavramının yanı sıra, son yıllarda yükselişte olan bir durumun daha aciliyetini vurguluyor: Çocuk yoksulluğu.

Yeni Zelanda Başbakanı’nın yaptığı açıklamaya göre yaklaşık 95.000 9–18 yaş arası kız çocuğu regl ürünlerine erişim sağlayamadığı için okuldan uzak kalıyor.

Yine Yeni Zelanda’da faaliyet gösteren bir kuruluş olan Youth19’un araştırmasına göre 12–18 yaş arası kız çocuklarının %12’si fahiş fiyatlandırma politikaları nedeniyle kadın hijyen ürünlerine erişim sağlayamıyor. 12–18 arası her 12 kız çocuğundan biri regl döneminde imkan yetersizliği nedeniyle okula gidemiyor.

Cinsiyet eşitsizliği

Kadın hijyeninin cinsel performans artırıcı ürünler ve prezarvatifler gibi ağırlıkla erkeklere yönelik ürünlere görece daha yüksek bir vergiye tabi tutulması, toplumun ataerkil düzenini ve cinsiyet eşitsizliğinin somut yansımalarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu adaletsizlik toplumu ırkların, yaş gruplarının, sosyo-ekonomik sınıfların ötesinde çok daha temel bir ayrıma götürüyor: Kadın-erkek özelinde cinsiyet adaletsizliği. Biyolojik bir döngü temel ihtiyaç kategorisinde değerlendirilmezken, cinsel hayat kalitesi hükûmetler tarafından çok daha yüksek öncelikle gündemde tutuluyor.

Türkiye’de cinsel performans artırıcı ürünlerden alınan KDV %8 iken, kadın hijyen ürünlerine uygulanan KDV oranı %18.

Hijyen ırkçılığı

Her ne kadar ülkelerin kişi başına düşen gelir miktarı satın alımlarda belirleyici olsa da, kadın hijyeni fiyatlandırmasındaki adaletsizlik sadece gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerin problemi değil. Bugün dünyanın görece daha adaletli olarak görülen bölgelerinde bile kadın hijyeni temel ihtiyaçlar kapsamında değerlendirilmiyor.

Dünya genelinde ülkelerin aldığı reaksiyonlara ve bu konuya bakış açılarına kısa bir göz atalım:

AB Konseyi’nin 1992’de kabul ettiği yönergeler doğrultusunda her ülke hijyen ürünlerine en az %15 KDV uygulamakla yükümlüydü. İrlanda, yönergelerin getirilmesinden önce yaptığı yasal düzenlemeler sayesinde hijyen ürünlerinden vergi almayan sayılı ülkelerden biri. Bunun yanı sıra AB Konseyi, 2007 yılında maddeleri hafifleterek hijyen ürünlerinden alınan verginin %5.5’e kadar indirilebileceğini açıkladı.

  • Malezya %6’lık tampon vergisini 2018’de tamamen kaldırdı.
  • Birleşik Krallık ise uzun yıllardır uyguladığı %17 KDV oranını uzun mücadelelerin karşılığında %5’e indirdi.
  • Fransa da %20’lik KDV oranını %5.5’a çeken ülkelerden. Fransa’yı takip eden İspanya’da ise hijyen ürünlerine uygulanan verginin %10’dan %4’e çekilmesi gündeme geldi.
  • 2000 yılından beri regl ürünlerine %10’luk bir KDV uygulayan Avustralya kadın gruplarının haklı mücadelesi sonucunda 3 Ekim 2018’de vergileri tamamen kaldırdı.
  • Kanada 1 Temmuz 2018’de tampon vergisini sıfırladı.
  • ABD’de ise eyalet bazında tampon vergisini kaldırma veya çeşitli düzenlemelere tabi tutma eylemleri mevcut. Maine, New Jersey ve Pensilvanya halihazırda hijyen ürünlerinden vergi almayan eyaletlerden. Son dönemde bu kararı alan Minnesota, Illinois, New York, Massachusetts, Maryland, Connecticut ve Florida da listeye eklendi. Nebraska, Virginia ve Arizona’da ise henüz sonuçlanan bir durum olmasa da yasa tasarıları gündeme alındı.
  • İskoçya hükûmetinin aldığı reaksiyon ise çok daha çözüm odaklı ve bahsetmeye değer bir adım. İskoçya 2020 yılında dünyada bir ilke imza atarak ilkokul ve üniversiteler de dahil olmak üzere tüm kamu binalarında hijyenik ped ve tamponlara ücretsiz erişim sağlanacak bir yasal düzenleme getirdi.
  • Hijyen ürünlerini lüks tüketim kapsamında değerlendiren Hindistan hükûmeti uzun süren tartışmalar sonucu 2018 yılında %12’lik tampon vergisini kaldırdı. Reglin nüfusun büyük çoğunluğu için büyük bir tabu olması ve hijyen sıkıntılarıyla sık sık gündeme gelen Hindistan’ın kadın sağlığı adına attığı adım, ülkemizdeki yasa tasarılarının alevlenmesini hızlandırdı. 2019 yılında CHP İstanbul milletvekili Sera Kadıgil, %18’lik tampon vergisinin düşürülmesi yönündeki kanun teklifini verirken “Hindistan’da bile olan bir uygulamayı ülkemizde de talep ediyoruz.” ifadesini kullanmıştı.

Kötü örnekler olduğu kadar iyimser ve umut veren hamleler de içeren listemi sonlandırırken tekrardan hatırlatmak istiyorum: Toplumun bir parçası olan kadınların sağlık ve hijyen ihtiyaçları için 18 yıl mücadele vermesine gerek var mıydı?

Aynı zamanda tampon vergisini tamamen kaldıran ülkelerden biri olan İrlanda’da yapılan bir araştırma iyi niyetli adımların bile yetmediği bir erişim problemini gözler önüne serdi. Vergilerin kaldırıldığı durumda bile İrlanda’da bir kadının hijyen ürünlerine ayırması gereken yıllık bütçe 132 Euro ve kadın/kız çocuğu nüfusunun yaklaşık yarısı bu miktarı karşılayamıyor. Her ülke için ayrıntılı araştırma raporu görmemize gerek yok, bu araştırmanın sonuçlarını düşünsel olarak genişletirsek çok daha vahim bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), BM Dünya Gıda Programı (WFP) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayımlanan Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu raporuna göre dünya nüfusunun onda biri (yaklaşık 811 milyon insan) yetersiz beslenmeyle mücadele ediyor.

Bir diğer deyişle dünyadaki kadınların yaklaşık onda biri her ay yemek yemek ve hijyen ürünleri satın almak arasında gidip gelen vahim bir ikilemle karşı karşıya kalıyor.

Hangisini seçtiklerini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.

Dezavantajlı gruplara kısa bir bakış

Mevsimlik işçiler, mülteciler, yoksullukla mücadele edenler

İnternet ile medyaya erişimin arttığı bir çağda çoğu kadın hâlâ neye ihtiyacı olduğunu ve neden hakkını savunması gerektiğini bilmiyor. Özellikle geri kalmış ülkelerde regl büyük bir tabu ve kadınlar/kız çocukları bu durumun ağırlığı altında ezilirken, aslında neyi hak ettikleri konusuna kafa yormak için vakit bulamıyor.

Regl döneminde yaşanan sorunlara daha sürdürülebilir alternatifler sunmak isteyen girişimler menstrüel kap, organik tampon gibi ürünlerin yaygınlaşmasını hedefliyor. Hem maddi hem de çevresel problemleri ortadan kaldırmak için tasarlanan ürünler her ne kadar iyi niyetli olsa da hâlâ toplumun belirli bir kesimi tarafından kullanıma uygun olarak değerlendiriliyor.

Mülteci kadınlar, mevsimlik tarım işçileri veya yoksulluk sınırının çok altında yaşayan mücadelesi verenler gibi gruplar regl döneminde sabun, su gibi çok temel hijyen maddelerine erişim sağlayamadığı için sağlık problemleriyle karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle ülkelerin hijyen ürünlerine dair attığı adımlar sadece kadın hijyenine dahil olan ped, tampon gibi ürünleri değil su, sabun, dezenfektan gibi daha temel ürünlere erişimin artırılmasını da hedefliyor.

“Halam geldi”

Birbirimizin hakkını savunurken gözümüzü coğrafya gerçeklerine kapatmamak mücadeleyi daha işlevsel kılar. Kol kola yürüdüğümüz yollar bazen bir benzinliğin arka raflarından, bazen devrik bakışlardan, bazen de mahalle bakkalının siyah poşetinden geçiyor. Türkiye’de hâlâ regl dönemini hastalık, kız hastalığı, hala/teyze gelmesi gibi üstü kapalı ifadelerle nitelendiren ve bir sağlık problemi gibi lanse eden büyük bir kesim mevcut ve bu kesimin hatrı sayılır bir kısmını kadınlar oluşturuyor.

Her sağlıklı kadının yaşadığı menstrüel dönem elbette bir sağlık sorunu değil, fakat gerekli hijyen koşulları sağlanmadığı takdirde büyük sağlık problemlerine yol açabileceği aşikar. İyi niyetli çözüm önerilerini gündeme almadan önce, herkesin neyi hak ettiğini bilmesi adına regl eğitiminin yaygınlaşması gerekiyor. Kentte, kırsalda, devlet dairelerinde, okullarda kısacası kadının olduğu her yerde verilecek eğitimler, her yaş grubundan insanın hem kendisi hem de kız çocuklarının geleceği için bilinçlenmesi adına önemli bir adım.