Skip to main content

Hem sorunu hem de çözümü içinde barındıran kentlerimizi daha “ideal” hale getirmek için hangi ilkeler benimsenmeli?

İdeal bir kent oluşturmanın yollarına gelmeden önce ideal bir kentin tam olarak neye karşılık geldiğini kararlaştırmamız gerek. Bugün küçükten büyüğe kalabalıktan tenhaya pek çok farklı varyasyonu bulunan şehirlerimiz birbirinden farklı topluluklara ev sahipliği yapıyor. Her topluluğun hatta her bireyin ayrı ihtiyaç ve taleplerinin bulunduğu bir denklemde ilk adım ideali idealize etmek olabilir mi?

Kocaman bir ortak paylaşımlı ev

Kentlerimizi hatta dünyayı göz önünde bulundururken “kocaman bir ortak paylaşımlı ev” tanımını yapmak pek de yanlış olmaz. Nihayetinde özel alanlarımıza çekilirken bile gün içinde pek çok ortak alandan yararlanıyoruz. Topluluğun kolektif bir ruhu var, her temas ettiği anda ve alanda birbirine kattığı bir şeyler var. Birbirimizin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğumuz ve ortak kaygılarımızı çözüme ulaştırdığımız büyük bir evde yaşamak eminiz ki her birimize keyif verirdi.

Kendimize soralım, bizi bir şehirde yaşamaya iten başlıca faktörler neler? Sokaklarının güvenliği mi? Yoksa toplu ulaşımın kolaylığı mı? Belki de ebeveynler için çocuk uyumlu kentsel alanların bolluğudur. Kırsaldan kentlere göçün bir çıktısı olan kentleşme kelimesi yıllardır öcü gibi değerlendiriliyor ancak “ideal”e ulaşmak amaçsa kentleşme bu yolda çok verimli bir adım gibi konumlanabilir.

Kaynak: Pexels

Nasıl kentlerde yaşamak istiyoruz?

Kolektif idealimizi yaratırken bir kent denkleminin hangi elemanlara sahip olacağını da belirlememiz gerek. İnsanları ve gezegeni merkeze alan bir araştırma ve tasarım laboratuvarı olan Space 10, en son yayını The Ideal City’i yayınladı. Dünyanın dört bir yanından iç görüler toplayan kitap, şehirleri yeniden düşünüyor, sakinlerinin refahını destekleyen ve daha iyi bir dünyaya katkıda bulunan alanların nasıl yaratılacağını araştırıyor. Bu doğrultuda projeleri ve uzman görüşlerini derleyerek bir kentsel alanın geleceğinin şekillenmesine yardımcı olan 5 ana maddeyi vurguluyor.

1.Her şeye çare bulabilen

Kitapta bu maddenin orijinal karşılığı resourceful olarak yer alıyor. Bu kavramı yerelleştirirken iş bilen, becerikli, her türlü sorunun altından kalkabilen bir nevi kendi kendine yetebilen şeklinde karşılıklarla eşleştirebiliriz. Keza ilk maddemizin altını dolduran açıklamalar da bizi destekler nitelikte.

Her şeye çare bulabilen bir kentin alametifarikası hem ekolojik hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir olmayı başarmasında yatıyor. Döngüsel ekonomi modelinin uygulandığı örnekleri göz önünde bulundurabiliriz. Üstelik yalnızca insanlar içinde değil, üzerinde yaşayan tüm canlılar için sorunların çözümü kentin kendi gücünde yatıyor. Döngüsel ilkelere önem veren kentler su, beslenme, malzeme ve enerji döngülerini önceliklendiriyor. Tüm sistemlerini sürdürülebilir bir şekilde inşa ederek atıkları kaynak olacak şekilde konumlandırıyor. Yani her şeye çare bulabilen ve kendine yetebilen ideal bir kent döngüsel yaklaşımları benimsemeyi öncelik edinmeli.

Barselona’da yer alan iklim sığınağını kendine yeten ve barındırdığı tüm canlıların ihtiyaçlarını karşılayabilen bir ideal kent yaklaşımı olarak değerlendirebiliriz.

Kaynak: TAKK

2.Erişilebilir

Erişilebilir kentler, yani dünya vatandaşları için dünya kentleri! Erişilebilir bir kent dediğimizde yaş, yetenek, din, ekonomik durum, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet veya siyasi görüş ne olursa olsun çeşitlilik, kapsayıcılık ve eşitlik unsurlarının gözetildiği yaşam alanlarını kastediyoruz. 

Erişilebilir kentler kentsel olanaklara, istihdama, sağlık hizmetlerine, eğitime, hizmetlere, kültüre, ticarete, eğlenceye, mirasa, spora ve doğaya adil ve eşit erişim imkânı tanıyor. Ve bir kentin gerçekten erişilebilir olduğunu ifade ettiğimizde uygun fiyatlı barınma ve ev sahipliğine erişim, şeffaf kent yönetimi ile kapsayıcı karar verme gibi sakinleri yaşadıkları bölgeye adapte eden artılardan da söz etmiş oluyoruz.

Kent özelinde erişilebilir turizm hizmetlerine dair güzel bir örnek olan Saint Elmo Kalesi’nden bahsedebiliriz.

3.Paylaşılan

Aynı ortak paylaşımlı ev algısı gibi paylaşılan kentler de ideal kentlerin önemli bir ayağını oluşturuyor. Paylaşılan kentler içinde yaşayan toplulukları kendi içinde ya da birbirleri arasında iş birliği ve beraberlik duygusuna davet edecek bir işleyiş sunuyor. Bu doğrultuda ortak tesisler, kamusal alanlar, ortak çalışma ve ortak yaşam alanları ve ulaşım yoluyla sosyal etkileşimler gibi insanları bir araya getirecek alanların tasarlanması ve güvenli bir şekilde yürütülmesi önem arz ediyor. Aynı zamanda beceri paylaşımı, paylaşılan mobilite teknolojileri veya anlamlı sosyal bağlantıları teşvik eden girişimler gibi soyut kaynakların bir araya getirilmesine de olanak tanınıyor.

Daha önce insanları ve kentleri birbirine bağlayacak kamusal alan ilkelerine buradaki içeriğimizde yer vermiştik.

Kaynak: Paranthese

4.Güvenli

Aynı erişilebilir maddesinde olduğu gibi her yaştan, her cinsel yönelimden, her etnik gruptan insanın kendini rahat hissedebildiği sokaklar ve kamusal alanlar ideal bir kentin olmazsa olmazı. Güvenli kentler sadece düşük suç oranına göre değil, iklim değişikliğine, aşırı hava olaylarına ve sele karşı dayanıklılık gibi şartlara göre de değerlendiriliyor. Bunun ötesinde yiyecek, su, barınma ve bakım gibi kaynaklara erişim sağlarken sağlıklı bir yaşam ortamı sağlamak ve sağlık hizmetlerine ve yeşil alanlara erişimi fiziksel ve duygusal açıdan kolaylaştırmak da ideal bir kentin görevlerinden.

Evcil dostlarımızı afet anına hazırlama rehberine yer verdiğimiz içeriğimizde kentlerimizin nefes alan unsurları olan miniklere nasıl güvenli bir ortam hazırlamamız gerektiğini görebilirsin.

5.Arzulanan

Özellikle yaz sezonu hayıflanmalarımızın başını çeken cümlelerden biri de “Burada yaşanır aslında…” Ne yazık ki bu cümleleri metropoller gibi büyük kitleleri bir araya getiren kentlerde değil, huzurun, mavinin ve yeşilin iç içe geçtiği küçük yerleşkelerde kuruyoruz. Elbette kimimiz için huzurun tanımı gerçekten bu olabilir ancak çoğumuz için büyük şehirlerde yaşamayı sevmek bir yana büyük şehirlerde yaşayabilmek bir yana.

Özetle arzulanan bir kent içinde olmaktan keyif alınan bir kente karşılık geliyor. Arzulanan bir kent insan ölçeğinde tasarlanmış olup, her şeye 15 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilir. Ya da kentin sunduğu herhangi bir imkân sakinlerin tamamı erişene kadar sürdürülebilir. Merak ve keşif duygularını teşvik ederek insanların oyuncu yanını okşayan kentlerdir. Belki de bu yüzden kısa süreli tatillerimizde ziyaret ettiğimiz kentler bize daha yaşanılabilir geliyordur. Kültür, sanat ve etkinliklere erişimin yanı sıra dinlenme, esenlik ve öğrenme için çekici kamusal alanlara sahip arzulanan kentler kolektif öğrenme arzusunu daima körüklemesiyle öne çıkıyor.

Sempatik kentleşmenin nasıl olabileceğine dair bulgularımızı paylaştığımız içeriğimiz bu maddenin sonunda güzel bir örnek teşkil edebilir!