Tüm gündemlerin ötesinde Türkiye’de henüz kış mevsiminin tam anlamıyla gelmemesi büyük bir sorun teşkil ediyor. Senelerdir aşina olduğumuz beyaz manzarayı özlesek de, bu işin sadece keyfi kısmı. Yağışlar ciddi oranda azaldı, barajlar boş, sıcaklıkların artışı bahar ayını pas geçeceğimize dair sinyaller vermeye başladı. Kışçısından yazcısına hepimiz birbirimize bakıp “Şimdi ne olacak?” diye sormaya başladık.
Emre Altuğ “Sıcak, çok sıcak, daha da sıcak olacak” dediğinde hepimiz gülmüştük. Ancak Ocak ayı neredeyse bitmek üzere. Bırakın kar görmeyi, anlamsız sıcaklıklarla mücadele ederken ne kadar ileri görüşlü olduğunu düşünmeden geçemiyoruz. Özellikle yaz sevdalıları için havaların soğumuyor olması keyif verici olabilir ancak dünyanın da bir normali var. Yazcı ve kışçı olarak ayrışmanın en spesifik öncülü yazı ve kışı yaşamak. İklim kriziyle ara mevsimlerin iptal olmasına alışmıştık ancak sanırız ki kış mevsimini de kaybediyoruz. Peki kış Türkiye’ye neden gelmiyor?
Gerçek Ocak bu değil
Twitter’ın önde gelen meteoroloji hesaplarından biri olan Hava Forum, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından kar yağışının sinyallerini veren bir tweet attı. Tweet’e göre 20 Ocak’tan sonra kar yağışı bekleniyor, ancak kar sisteminin İtalya ve Yunanistan’a uğramaması gerekiyordu. Yıllardır çetin kışlar yaşayan bir coğrafyanın iklimi daima İtalya ve Yunanistan ile rekabet mi ediyordu?
İstanbul'da barajlar son 20 yılın en düşük ocak ayı seviyesine geriledi. Bugün itibarıyla barajlardaki doluluk oranı kış ortasında %30.55 seviyesine düştü ! Ay sonu olası kar sistemini İtalya ve Yunanistan'a kaptırmamamız lazım. Türkiye olarak bu kar yağışına çok ihtiyacımız var.
— Hava Forum (@HavaForum) January 19, 2023
Son 52 yılın en sıcak Aralık ayını yaşıyoruz. Ve ne yazık ki bir sonraki sene aynı cümleyi kurabileceğimizden pek emin değiliz. Doğa kendini beslemeye müsait olsa da, dengenin yok olduğu bir ortamda kendini iyileştirecek kadar becerikli değil. Verdiğimiz hasarı onaramayacağımızı hissettiğimiz karanlık zamanlardayız. Hatta ekonomik krizin yanında kendini ciddi bir şekilde hissettiren kuraklık krizinin dalga dalga gelişi tarım ve hayvancılık sektörünü de can evinden vuruyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından paylaşılan yağış verileri, hissettiğimiz krizin gerçekliğini yüzümüze vuruyor. 1 Ekim 2022 ve 3 Ocak 2023 arasında geçirdiğimiz yeni “su yılı” (MGM’nin yağışlar için kullandığı bir terim), 1991-2020 arasında ortalamanın epey altında yer alıyor.
“Ekim 2022-30 Kasım 2022 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları normalinin altında, geçen yıl yağışları civarında gerçekleşti. Türkiye geneli su yılı yağışı 77.0 mm, normali 107.7 mm (1991-2020) ve geçen yıl aynı dönem su yılı yağışı 76.2 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 29 azalma mevcuttur. İki aylık kümülatif yağışlarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç tüm bölgelerimiz normallerinin altında yağış almış, en fazla azalma yüzde 58 ile Marmara Bölgesi’nde gerçekleşmiştir. Marmara Bölgesi’nin iki aylık su yılı yağışları son 52 yılın en düşük seviyesine inmiştir.”
Hatta 6 Ocak’ta Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesinde kar ve yağmur duası edildi. Dört mevsim yaşanan bir coğrafyada muhtemelen iklim meseleleri uzun yıllardır böyle halledilmiyordu. Yine de iyimser bir çaba, ancak devletin işler bu noktaya gelene kadar görmezden geldiği dinamikler büyük yıkımın ne olursa olsun geleceğini hissettiriyor.
Kuraklık tarıma da sekte vuruyor
Yağışların azalması, tarım alanlarının hem coğrafi hem de ekonomik açıdan büyük yer işgal ettiği bir ülkede kırmızı alarm demek. Başta İç Anadolu olmak üzere çeşitli bölge ve illerden Ziraat Odası temsilcileri ve çiftçiler kuraklık riski sebepli verim kaygısı yaşadıklarını belirtiyor. Anadolu tarihinde kuraklıktan dolayı yok olan medeniyet hikayelerinin yer alması, şaka gibi hissettiren risklerin aslında ne kadar gerçek ve etkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu sorun kısa vadeli bir problemmiş gibi görünse de, gelecekte farklı kuraklık türlerini Türkiye için kronik hale getirebilme ihtimali mevcut. Şöyle ki, şu an karşı karşıya olduğumuz meteorolojik kuraklık riski, tarımsal kuraklık gibi farklı varyantları Anadolu coğrafyasının kalıcı bir problemi haline getirebilir. Hayatın çoğu alanında olduğu gibi iklim ve çevre için de yıkmak her zaman yapmaktan daha kolay. Ve iklim krizini önlemenin üzerine tez yazabilecek yetkinlikte hissetsek de, muhtemelen hiçbirimizin iklim krizini nasıl ortadan kaldıracağımıza dair bir fikri yok.
Kış yalnızca Türkiye’yi mi pas geçti?
Yaz aylarında Avrupa’nın birçok yerinde sıcaklıktan kaynaklanan ölümleri hatırlarsınız. Yani sorunun cevabı hayır, dünyanın çoğu bölgesinde kış mevsimi kısalıyor, hatta aynı Türkiye’de olduğu gibi gelmiyor.
Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Servisi Copernicus’un araştırmasına göre; 2022 yılı küresel olarak en sıcak beşinci yıl olarak kayda geçti. Bu sıcaklık artışından en çok Avrupa ve kutup bölgeleri etkilendi. Avrupa, en sıcak ikinci yılını yaşadı.
Her ne kadar ülkeler 2030 yılını kendilerine iklim hedefi olarak belirlese de, kırmızı alarm noktasını çoktan geçtiğimizi söyleyebiliriz. Bu veriler ve hissettiğimiz çıktıları enseyi karartacak nitelikte olsa da, hâlâ daha ilerisi için yapabileceğimiz bir şeyler var. İklim krizi ve çevresinde gelişen başlıklara dair içeriklerimizin tamamına buradan ulaşabilirsin!