Plastik bir şişenin doğada çözünmesi için 450 yıl gerekiyor. Sürenin uzunluğunu göz önüne alırsak muhtemelen üretilen ilk mikroplastik hâlâ buralarda bir yerlerde. Hatta yediğimiz ya da içtiğimiz gıdaların içinde.
Bilim insanlarının bir kısmı her hafta ortalama 5 gram mikroplastik tükettiğimizi öne sürüyor. Bu miktar yaklaşık olarak bir kredi kartının ağırlığına eşdeğer. Peki tüm bu mikroplastikleri nasıl tüketiyoruz? Ve bu istemsiz tüketimin önüne geçmenin bir yolu var mı?
Mikroplastik nedir?
Boyutu 5 mm’den küçük herhangi bir plastik parçası mikroplastik olarak değerlendiriliyor. Artık yasaklanan birincil mikroplastikler ticari kullanımlar için (yüz yıkama jelleri, simli parlatıcılar vb.) bilinçli olarak küçük boyutta üretilen plastiklere karşılık geliyordu. İkincil mikroplastikler ise ana plastik ürününün rüzgar, güneş, su teması gibi dış etkenler ile parçalanması sonucu ortaya çıkıyor. Ve Pensilvanya Eyalet Üniversitesi’nden Sherri Mason’a göre yediğimiz ve içtiğimiz her şeyin içinde mikroplastik var.
Hangi gıdalar mikroplastik içeriyor?
Mikroplastiğin varış noktasını plastiğin yolculuğu üzerinden tahmin etmek mümkün. Süpermarketleri düşünün, bugün pek çok gıda ürünü plastik ambalajlar ile paketleniyor. Besin zincirinin her aşamasına yayılan plastik sektörünün 2021 yılında sadece sevkiyatlardan elde ettiği gelir 600 milyar doların üzerinde. Dünyanın herhangi bir yerinde her dakika bir milyon plastik şişe satın alınıyor. Ve her yıl 5 trilyon plastik alışveriş poşeti kullanıyor.
Üstelik mikroplastiklerden kaçınmak için plastik kullanmayı bırakmak yetmiyor. Mason ve ekibinin araştırmalarına göre şişelenmiş su örneklerinin %93’ünde plastik parçalar bulunuyor. Başka bir araştırmaya göre dünyanın dört bir yanından alınan musluk suyu örnekleri %83 oranında mikroplastik içeriyor. ABD %94’lük rekor bir oranla listenin başında.
Plastik atıklarımıza su altında da sıkça rastlanıyor. Okyanus ya da deniz tabanına gömülü plastik atıkların bir sonraki durağı ise tükettiğimiz balık gibi deniz ürünlerinin gövdesi oluyor.

Okyanus tabanından çıkarılan plastik parçaları.
Diğer araştırmalara göre birada, polietilen tıpalı şaraplarda, pirinçte, sofra tuzlarında ve balda bile mikroplastik bulunuyor. Üstelik mikroplastikler elma, brokoli ve havuç gibi meyve ve sebzelerde bile bulunabiliyor. Bunun nedeni bitkilerin mikroplastiklerden daha küçük nanoplastikleri kök sistemleri aracılığıyla emebilmesi. Plastik çay poşetlerini de es geçmemek lazım bir fincan çay hazırlarken milyarlarca parçacığı da beraberinde süzüyoruz.
“Plastikle paketlenmiş her şeyin içinde plastik olacaktır. Partikül madde yemeden yemek yemek neredeyse imkansız. Havada dahi plastiğin mevcut olduğunu söyleyebiliriz.”
Ne kadar mikroplastik tüketiyoruz?
İçeriğin girişinde bir insanın haftada ortalama 5 gram plastik tükettiğine değinmiştik. Başka bir çalışmaya göre ise çeşitli gıda kaynaklarından yılda 52.000 parçacık alıyoruz. Rutgers Üniversitesi’nde farmakoloji ve toksikoloji alanında çalışan Phoebe Stapleton, yalnızca mikroplastik parçacıkları hesaba katan bu rakamların muhtemelen buzdağının görünen yüzü olduğunu söylüyor.
“Nano boyutlu plastik parçacıkların (nanoplastik) tanımlanması ve dolayısıyla ölçülmesi çok daha zordur. Bu nedenle çoğu zaman hesaba katılmazlar.”
Tüketilen mikroplastiklerin insan sağlığına zararı düşünüldüğünde ise cevap çok basit. Mason bu soruyu “Vücudumuzun plastikle ne yapacağını çözememesi krizi tanımlamak için yeterli.” şeklinde cevaplıyor.
“Ona yabancı bir madde gibi davranacak ve bu her insanda farklı olumsuz komplikasyonlara yol açabilir.”
Daha az mikroplastik tüketmenin yolları
Mikroplastikler gıda sistemimize yayılmış olsa da hâlâ maruziyeti azaltmanın bazı yolları var. İlk olarak ambalajlı özellikle de plastikle paketlenmiş gıdalardan uzak durmak gerekiyor. Alışverişte kağıt torba, yeniden kullanılabilir kutular ya da bez çanta gibi alternatifleri değerlendirmek de çözüm yollarından bir tanesi. Hâlihazırda pek çok ülke tek kullanımlık plastik kullanımını azaltmak için çalışmalarda bulunuyor. Ülkemizde de 1 Ocak 2019’dan itibaren marketlerde plastik torbalar para ile satılıyor. Her ne kadar başta sürdürülebilirlik kaygısı göz önüne çıkmasa da, sayılara baktığımızda plastik poşet kullanımının %75 oranında azaldığını söyleyebiliriz.
Yoğurt gibi sıvı kıvamlı temel gıda ürünlerinde ise daha pahalı olsa da genellikle plastik içermeyen alternatiflere yönelmek iyi bir seçenek. Sallama çay poşetlerinin yerine demleme yöntemi ile kullanılan yaprakların kullanılması öneriliyor. Şampuan şişeleri ve baloncuklu ambalajlar gibi evdeki plastikleri yavaş yavaş ortadan kaldırmak da maruziyeti azaltan önerilerden.
Son olarak en büyük mikroplastik kaynağımız olan şişelenmiş suya değinmek gerekiyor. Mümkün olduğunda cam şişe ve çelik matara gibi alternatiflere yönelmek aldığımız mikroplastik oranını büyük oranda azaltıyor. Elbette güvenli içme suyuna erişim önkoşuluyla. Ne yazık ki pek çok ülkede henüz bu erişim ihtimali mevcut değil.
Mason yemeklerimize yerleşen, suyumuzu kirleten veya meyve sebzelerimizin içinde barınan her mikroplastik parçasının sonuçta insanlardan geldiğini söylüyor.
“Eğer genel kullanımımızı azaltırsak, bu her şeyi etkiler.”