Sanatçı Duke Riley plastik atıkları oyarak denizcilik motifleri içeren sanat eserlerine dönüştürüyor. Atıkları yeniden tasarlayan Riley geçmiş ile gelecek arasında bağ kurarken plastik atık sorununa dikkat çekiyor.
New England’da büyüyen Duke Riley’in çocukluğundan beri denizcilikle bir bağı olduğunu söyleyebiliriz. Ailesiyle sık sık denizcilik müzelerini ziyaret eden sanatçının deneyimleri bugün yaratma anlayışını yönlendiren en önemli unsur. Ve geçen yıllar içinde evrimleşen enerji kaynaklarına uyum sağlayarak plastiği yeni nesil bir kanvasa dönüştürüyor.
Balina yağından fosil yakıtlara
Riley’in sanatı ile geçmiş, şimdi ve belki de gelecek ile kurduğu bağ enerji kaynaklarımız ile benzerlik gösteriyor. 1860lı yıllarda aydınlatma lambalarında kullanılan balina yağının yerini gazyağına bırakması yeni bir dönemin kapısını açtı. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmediği her örnekte olduğu gibi fosil yakıtlar da kalıcı bir çözüm değildi. Hatta en az balinaların katledilmesi gibi keskin bir sonuca sahip olan balina yağı kullanımı kadar olumsuz çıktılara yol açan bir başlangıçtı.
Balina avcılığının bir ayağı da avlanan hayvanların dişlerinden ya da kemiklerinden yapılan sanat eserlerine dayanıyordu. Duke Riley ailesiyle ziyaret ettiği müzelerde yer alan pek çok eserde dönemin şartlarından etkilenen eserlere rastladı. Sanatçının yaratıcılığını ve sanata biçtiği değeri şekillendirmesine yardımcı olan bu geziler bugün hayran kaldığımız eserler ortaya çıkıyor. Hem de sadece plastiği dönüştürerek.
“Bir gün sahilde yürüyordum, kemik olduğunu düşündüğüm bir plastik parçası buldum ve onu aldım. Ve aslında kemik sandığım şeyin bir tekne güvertesini fırçalamak için kullanılan bir güverte fırçası sapı olduğunu fark ettim.” – Duke Riley
Plastikten sanat eserlerine
Duke Riley’in yaşadığı karşılaşma geçmişten beri büyüttüğü sanat anlayışı ile birleştiğinde ise artık gün geçtikçe büyüyen bir oyma heykel serisini ortaya çıktı. Plastik ürün ambalajlarının neşeli, parlak renklerinden uzaklaşan Riley, kontrolsüz tüketimi teşvik etmek için tasarlanan kapları çevreye zarar verdiklerini öne çıkarmak için çarpıtıyor.
“Her zaman çok sayıda bulunan malzemeleri kullandım. Benim için bu, bulunan bir malzemeyi veya çöpe atılmış bir şeyi alıp onu neredeyse artık tanınmayacak bir şekilde dönüştürmeye çalışmakla ilgili.” – Duke Riley
Çalışmaların bir diğer yüzü de plastik atıkların insanlıktan daha uzun süre dayanabilecek, çağımızın kalıntıları olarak karşımıza getiriyor. Eserlerinde hiciv sanatına başvurmaktan kaçınmayan Duke Riley, Exxon başkanı John Kenneth Jamieson’un ya da daha sonra Texaco’ya satılan Paragon Oil’i kuran Arnold Schwartz’ın stilize yorumlarını da sert yüzeylere oyuyor.
“Bir denizcilik müzesine gittiğinizde balina dişleri üzerindeki bu farklı incelikli portreleri görürsünüz. Ve bunlar çoğu zaman balina yağı endüstrisinden en çok yararlanan ve iki balina türünün gezegenden tamamen silinmesinden en sorumlu olan insanları tasvir ediyor. ”