Son yıllarda sosyal girişimcilik kavramı Türkiye’de de yerini bulmaya başladı. Sık sık sivil toplum kuruluşları ile karıştırılan iş modeline dair hafızamızı tazelemeye ne dersin?
Öyleyse insanlığın başından beri sorulan en temel merak sorusunun bir varyasyonu ile başlayalım.
Sosyal girişimcilik nedir?
Ya da kimlere sosyal girişimci denir? Sosyal girişimciler toplumsal sorunları herhangi bir kâr amacı gözetmeksizin çözmek ya da hafifletmek için yollar arayan kişiler ya da kurum/kuruluşlardır. Bu girişimler, ticari bir faaliyetle benzerlik gösterse de, amacı kar elde etmek değil, toplumda pozitif bir etki yaratmaktır. Bu nedenle, sosyal girişimcilik, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel fayda sağlamayı hedefler.
Bazı Avrupa ülkelerinde uzun zamandır oturmuş olan bu kavram Türkiye’de henüz kendi rengini bulabilmiş değil. STK’lar ile karıştırılan sosyal girişimlerin ölçeklenmesi büyük oranda etki alanı bazında oluyor. Aslında herhangi bir ticari kuruluş ya da STK ile karşılaştırmak yerine benzer özelliklerinin olduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal girişimcilik gönüllülük esaslı mı ilerliyor?
Sosyal girişimciliğin sivil toplum kuruluşları ile aynı mantığı gütmemesi gönüllülük esasının olmadığını anlamına gelmiyor. Daha açıklayıcı olursak esasında her girişimin bir gönüllülük ile başladığını söyleyebiliriz. Buradaki ayrımı yaratan nokta gönüllülüğün büyük oranda hayır işi ile karıştırılıyor olması. Sosyal girişimler her ne kadar gönüllü çalışanların oluşturduğu bir destek ayağına sahip olsa da, profesyonel ve maaşlı çalışan bir ekip de barındırması gerekiyor. Çünkü belirli bir iş modelinin yürütülebilmesi ve en azından günün sonunda girişimin kendini döndürebilmesi adına ticari kaygı güdülmesi şart.
Söz konusu ticari kaygı ve sosyal etki arasındaki denge aslında sosyal girişimlerin bugün bulunduğu yeri belirliyor. Kendini sosyal girişim olarak tanımlayan bir oluşumun attığı her adımda önceliklendirmesi gereken kavram elbette ki sosyal etki alanı. Bu nedenle etki alanının kapsadığı kişilerle sürekli temas halinde olmak ve biraz daha duygusal açıdan bağ kurulan gönüllü ağına önem vermek sosyal etki alanını genişletmek için en elzem adımlar olabilir. Ne de olsa sosyal girişimcilik uzaktan bilgisayar başında, ofis ortamında kağıtlarla uğraşarak ya da bir grup insanın kararları ile ilerleyen bir iş değil. Etki odağında insan olan her olgu gibi sahada ve mümkün olduğunca sosyal temas ile şekillenerek büyütülmesi gerekiyor.
Sosyal girişimciliğin 6P’si
Henüz belirli tanımlar oturmamış olsa da, sosyal girişimlere atfedilen ayrıştırıcı özellikler mevcut. Fikirlerini başarıya dönüştürmek isteyen sosyal girişimciler genelde 6 ana alana odaklanıyor.
İnsan (People)
Burada amaç tamamen hedef kitleyi seçmekle ilgili. Hedef kitle bazen yerel bir grup bazen de daha geniş çaplı ve yine belirli bir demografideki bir topluluk olabilir. Her ne kadar daha geniş çaplı kitleler seçmek mümkün olsa da etki alanını belirlemek yürütülen çalışmaların hedefe ulaşması açısından önem taşıyor. Vizyonu ve misyonu dışarıdan izleyen herkese daha net aktarabilmek için iyi bir şekilde hedeflenmiş bir grup şart.
Sorun (Problem)
Yine hedef kitlemizle bağlantılı olarak ele alabileceğimiz ve aslında kaygılarımızın temeline inen bir sorun belirlememiz gerekiyor. Denklem çok basit, sosyal girişimciler sorunları çözmek için çabalar. Örneğin açlık sorunu ile mücadele etmek isteyen bir girişim, dezavantajlı bir bölgede gıdaya erişim yaşayan bir grup ile çalışabilir. Sorun ve o sorundan etkilenen hedef kitleyi birbirine bağlamak sosyal girişimciliğin temel adımlarından biri.
Plan (Plan)
Gereklilikleri belirledikten sonra bir yol haritası çıkarmak gerekiyor. Bu sayede sosyal girişimlerin adımlarını ölçeklemesi ve geçmişe bakarak üzerine koyarak ilerlemesi kolaylaşıyor. Burada maddi sürdürülebilirlik kaygısına tekrar dönebiliriz. Çünkü her ne kadar problemleri çözüme kavuşturmak öncelik olsa da, söz konusu çözümleme halinin devamlılığı açısından maddi sürdürülebilirlik öne çıkıyor. Bu nedenle hem etki alanını genişletmek hem de ticari kaygıları gidermek için iyi bir plana ihtiyaç duyuluyor.
Önceliklendirme (Prioritize)
Sorun dediğimiz şey dallanıp budaklanan ve farklı yerlere dokunan bir olgu. Sosyal girişimciler hem algısal hem de eylemsel açıdan pek çok zorlukla karşı karşıya kalabiliyor. Maddi kaynak yetersizliği, hedef kitle ile iletişimde zorluklar, uzman desteğine erişememek gibi farklı noktalara uzanabilen bu zorlukların bir anda çözülmesi genelde pek mümkün olmuyor. Bu nedenle sakin kalıp etki alanındaki genişlemeyi öngörerek planlama yapmak, ayakta kalmak isteyen bir sosyal girişim için önemli bir hamle.
Prototip (Prototype)
Maddi kaygıları daha arkada tutmaya çalışan sosyal girişimler, sınırlı kaynak ile büyük ölçekte verim alabilmek için önce bir nevi “test sürüşü” gerçekleştirirler. Daha sınırlı bir pazarda gözlemlenen prototip ürünler aslında projenin geliştirilebilirliği açısından önemli ipuçları verir. Ayrıca yatırımcı ve kaynak çekme açısından güven sağlayacak bir ön ürün faydalı olabilir.
Yatırım konusu da sosyal girişimcilik ekosistemine dair önemli soru işaretlerinden. Tahmin edilenin aksine sosyal girişimlerin büyük bir çoğunluğu yatırım almadan faaliyetlerine devam ediyor. Yani özellikle başlarken yatırım almak sosyal girişimciliğin temel gerekliliklerinden biri değil. Günün sonunda müşteri odaklı bir model, etki alanı faktörüyle pekâlâ kendini çevirebiliyor.
İzlemek (Pursue)
Son ve en kapsayıcı madde aslında bahsettiğimiz diğer beş maddenin geniş bir zaman içerisinde gözlemlenmesine dayanıyor. Sosyal etki alanını geliştirmek için daha fazla neler yapılabilir, hangi adımlar revize edilebilir gibi soruların cevabı bu adımda yatıyor. Bu sayede gerçekleştirilen “test sürüşü” adımı, sosyal girişimler için gerçek bir karşılık bulabiliyor.
Neleri sosyal girişim olarak tanımlayabiliriz?
Burada ilginç kavramından kastımız aslında yeterince karıştırılan bu kavramın gerçekte neye karşılık geldiğinin yarattığı şaşkınlığa dayanıyor. Örneğin suya erişim sıkıntısı çeken bir bölgede su kuyuları açan bir girişim de sosyal girişimdir, Londra’nın kırmızı otobüslerini işleten şirket de. Yine yanlış bilinen bir kanının aksine sosyal girişimler sadece dezavantajlı gruplara odaklanmaz. İnsana dokunan ve yaşam deneyimini iyileştirmeye odaklanan her türlü adım sosyal girişimciliğin ilgi alanında olabilir. Ve bu cümleden hareketle söz konusu ilgi alanının uçsuz bucaksız bir deniz olduğunu söyleyebiliriz.