Skip to main content

Enzo Mari 1974 yılında “Autoprogettazione” isimli kitabını yayınladığında, açık kaynak (open source), kendin-yap (D.I.Y.) ve maker’lık gibi kavramlar daha yaygın değildi. Tüketim odaklı tasarıma bir alternatif olarak Mari’nin önerdiği yaklaşım, maliyeti az mobilyaları kullanıcının kendi üretebileceği biçimde kendisine sunmak üzereydi. Üretim ve marka satış maliyetleri çıkarıldığında, geriye kullanıcının sadece malzeme için vereceği para kalmış, “herkes için tasarım” veya “sosyal tasarım” kavramlarının önü açılmıştı. Bugün artık evlere üç boyutlu yazıcıların girmesi ve bir çok D.I.Y. örneklerinin yayılmasıyla tasarım artık herkes için çok daha ulaşılabilir hale geldi. Herkesin üretici ve yaratıcı olabileceği bu dönemde, ürüne ekonomik anlamda ulaşmayı kolaylaştıracak bütün aracılar ise, tasarımın demokratikleşmesine katkı sağlıyor.

Tasarımın Demokratikleşmesi - 03

Mari’nin Sanat ve zanaat hareketinin (Arts and crafts movement) idealleri doğrultusunda üretim yapan ve tasarımın sosyal etkisi üzerine düşünen bir tasarımcı olması, açık kaynak gibi bir pratiğe nasıl geldiğini de gösterir nitelikte. D.I.Y. kültürü, her ne kadar bugün maker’lık ile bağdaşıyor olsa da, Mari’nin zamanında önerdiği şey aslında düşük gelirli ailelere tasarım değeri olan bir mobilya setine sahip olabileceklerini göstermek, tasarım denen eylemin illa kapitalist amaçlara hizmet etmesi gerekmediğini vurgulamaktı. Özellikle savaş sonrası (1950’ler) Avrupa ve Amerika genelinde sosyal konutların artışı ve bu konutların içini tek tip düzende tasarlanışı, form ve ölçü bakımından çeşitliliğe ulaşımı sosyal sınıflandırmaya tabi tutuyordu. 1936’da Neufert’in yayınladığı “Architects’ Data” kitabı gibi, yapı ve içindeki ürünler “ideal insan” tipolojisine uygun ölçülerde hazırlanıyor, farklı ihtiyaçları göz önünde bulundurmuyordu. (Bu ihtiyaçlar hem beden ölçü ve biçimleri hem de kültürel alışkanlıklar açısından düşünülebilir.) Bu tektipleşmiş dönemin ardından Mari’nin önerdiği açık kaynak tasarım, bugün geldiğimiz maker’lık dünyasının kapılarını aralayan, tektipleşmiş tasarım anlayışını ekonomik sınıf farklılıklarından ayıran bir fikir. Bu anlamda tasarımın her anlamda demokratikleşmesi, yani herkes tarafından anlaşılabilir, ulaşılabilir, uygulanabilir ve kullanılabilir olmasında zihinlerde de yargıları kırmayı başarmıştır.

Açık kaynak paylaşım, tasarımcının ürettiği tasarım ürünleri üzerinde hiçbir hak iddia etmemesi anlamına da geliyor. Özellikle “star” mimar ve tasarımcı etiketlerinin yaygınlaştığı 1970’ler ve sonrasında, böyle bir feragat biçimi de Mari’nin tasarımın geldiği neredeyse pornografikleşmiş noktayı eleştirir nitelikte. Ürünlerini açık kaynak olarak paylaşmak, aynı zamanda bu ürünlerin değiştirilebilir, üzerinde oynanabilir olmasını kabul etmek de demek. Marka ve tasarımcı adının ürünün önüne geçtiği yıllarda, Mari’nin içten içe “sosyal değişim” amaçlayan yaklaşımının tasarım değerini farklı bir noktaya taşıdığı da tartışmasızdır.

Tasarımın Demokratikleşmesi - 02

Bugün geldiğimiz noktada, hem İnternet paylaşımları ile artık ürünler kendi üretildiği coğrafyaların çok ötesine taşınabiliyor, hem de inanılmaz bir görsel veri sağlıyor. Bu kadar görselliğe ulaşabilir olmanın yaratıcılık üzerine etkisi ne kadar tartışılabilir olsa da, belki de form yerine fonksiyonun değer kazandığı bir çağa geçiyor olabiliriz. Öyle ki artık sadece formun açık kaynak olarak paylaşıldığı değil, teknik aksamların bile bulunabildiği bir dönemdeyiz. Bu sayede fabrikadan çıkan bir çok elektrikli aleti bile kendimiz üretebiliyoruz. Bu açıklığın farklı ihtiyaç modellerine göre nasıl adapte olabileceğini, paylaşılan bir tasarımın farklı ellerde neye dönüşebileceğini görmek, bugün birlikte çalışma (co-working) ve disiplinler arası çalışma pratiklerinin de önünü açıyor. Tasarım araştırması gibi bir alanın açılmasına olanak sağlamak ve farklı disiplinlerle iletişim halinde olabilmek, artık “ben” ve “benim tasarım anlayışım”ın dışına geçmek demek oluyor. Bu anlamda, tasarım pratiğinin ve tasarım ürünlerinin geleceği noktayı tahayyül etmek, heyecanlı bir hal alıyor.

Yazar: Liana Kuyumcuyan