Moda zamansız olarak değerlendirilebilmesinin yanı sıra her yıl şekil değiştirerek yeni bir konseptle karşımıza geliyor. Dönemin getirilerinden ilham alan parçalar, her senenin başında belirlenen renkler, ışıl ışıl vitrinlerde karşımıza sunuluyor. Büyük markaların çıkardığı modeller en fazla 1-2 ay içerisinde sokak butiklerindeki replikalarıyla yenilikleri kaçırmak istemeyen bizlere sunuluyor. Akabinde artan tüketim alışkanlıklarımıza gardıroplarımız satın aldıktan sonra en fazla 1-2 yıl ömrü olan işlevsiz parçalarla doluyor. Son yıllarda annemizin bizim için sakladığı deri ceketi giymekten daha fazla bir anlama karşılık gelen vintage giyim, modada sürdürülebilirliği yeni bir akım olarak sunarak destekliyor diyebiliriz.
Hızlı modaya yetişme arzusu
Dinamik hayata yetişme arzumuz giyim tercihlerimizde de bizi yakalıyor. Her senenin rengi, bu ayın favorileri, mevsimlik ceketler gibi kısa bir döneme hitap eden giyim ürünleri çoğumuzun ilgisini çekiyor. Bunun karşılığında ürettiğimiz kıyafet atıkları ise geçtiğimiz aylarda Şili’deki Atacama Çölü’nde yer alan atık dağları ile somut olarak önümüze gelmişti. Sürdürülebilir hareketin hız kazanmasıyla ortaya çıkan yavaş moda kavramı ise tüketicileri daha işlevsel, daha zamansız ve daha kullanılabilir tercihler yapmaya itiyor. Alışveriş yaparken iki kere düşünmek artık bir öneri değil, bir yaşam tarzı haline gelmek için çaba gösteriyor. Yalnızca cebimize değil, moda endüstrisinin çevreye verdiği zararı da düşünürsek yavaş modayı çok daha kapsamlı ve tercih edilebilir bir hamle olarak değerlendirmek mümkün.

Şili, Atacama Çölü’nde tekstil ürünlerinin oluşturduğu atık dağları
Adından da anlaşılabileceği üzere yavaş modanın kuralları çok basit. Tam olarak doğa ve insan sömürüsü olarak nitelendirebileceğimiz hızlı modanın ucuz, kolay erişilebilir ve düşük kaliteli doğası tam aksi yönde konumlanan yavaş moda ile yıkılmaya hazırlanıyor. Daha az sayıda fakat kaliteli ve uzun süreli kullanıma yönelik ürünler tercih etmeyi bir yaşam biçimi haline getirmek hem bireysel hem de toplumsal farkındalık adına oldukça önemli. Bunu sağlamak için çok da geniş çaplı olmayan araştırmalar yaparak başlayabiliriz. Tercih ettiğimiz veya etmeyi planladığımız markaların sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarını, üretim çemberlerinde neleri benimsedikleri gibi detaylar hakkında bilgi sahibi olmak satın alma pratiklerimizi değiştirmek için iyi bir başlangıç.
Elbette sadece zamansız ve kaliteli parçalar seçmek bir çözü değil, çağın getirisi olarak pençesine düştüğümüz tüketim çılgınlığımıza da bir dur dememiz şart. Alışveriş sıklıklarımızı oldukça düşürmeli ve mümkün mertebe ihtiyaçlarımızın ışığında satın alımlar yapmayı bir hayat tarzı haline getirmeliyiz.
Vintage giyim: Sürdürülebilirlik alternatifi mi, yeni bir moda akımı mı?
Kullanılmış ürünlerin tekrar hayata kazandırılarak bir konsept içinde sunulmasına dayanan vintage giyim özellikle son beş yılda hayatımızdaki yerini artırdı. Bugün sadece renkli butiklerden ucuz ve hoş parçalar satın almanın yanı sıra çeşitli uygulamalar ile kullanmadığımız kıyafetleri satabiliyor ya da az kullanılmış sağlam ürünleri satın alabiliyoruz. Y kuşağı ile artış gösteren yeni satın alma karakteri Z kuşağı ile çok daha yüksek bir seviyeye ulaşacak gibi görünüyor. Tekrar değerlendirme alışkanlığının moda atıklarını büyük oranda azaltacağını düşünürsek vintage veya ikinci el alışverişi iki taraflı bir kazanç durumuna çevirmek mümkün.

Zamana dayanıklı parçalar, bir şans daha bulmak adına vintage butiklerin raflarında sıralanıyor.
Vintage alışverişin yaygınlaşması her ne kadar sürdürülebilirlik açısından umut verici olsa da, bir kavramın trend haline gelmesi erişilebilirliğini düşürüyor. Geçmişte ucuz alışverişin anahtarı olarak görülen ikinci el butikler, şimdi nadir parçaların fahiş fiyatlara el değiştirdiği bir pazar olarak konumlanıyor. Bir ürüne tek sahip olan kişi olma unvanının çekiciliği, vintage giyimi çevre dostu bir gerçekten çok tüketim çılgınlığının başka bir ayağı olarak gösteriyor. Hoş, sürdürülebilir moda da buradan kazanç sağlıyor fakat alışveriş tercihimizin temeline indiğimizde bazı şeylerin hala sağlıksız olarak görünmesi yavaş moda gibi alışkanlıkların yaygınlaşmasını zorlaştırıyor.
Onarmak her zaman bir seçenek
Her zaman savunduğumuz gibi eskilerinizden vazgeçmeyi bir kenara bırakın, onları hayata döndürmek çok da zor değil! Eskimeye yüz tutmuş kıyafetlerinizi onarmak ya da ileri dönüşüm ile onlara yepyeni bir kimlik kazandırmak neden olmasın? Çok sevdiğiniz kotunuzdan veya havalı gömleğinizden zamanı geldiğinde vazgeçmek zor gibi görünebilir fakat her zaman bir çözüm yolu vardır.
İğne ipliği elinize alın ve hasarlı kısımlara müdahale edin. İnternette bol bol ulaşabileceğiniz DIY (kendin yap) videoları sizin için yol gösterici olabilir. Kim bilir, bazı anlarda yaratıcılığınızı konuşturarak kendi vintage gardırobunuzu oluşturabilirsiniz. Babaannelerimizin naftalin kullanmasının tamamen sürdürülebilir bir yönü de vardı, bunu unutmayın…