Skip to main content

Beton yapıların artışı ile gözle görünürlüğü giderek azalan “yeşil” nasıl bu dönüşümün ana karakteri ile bir araya geldi?

Çevremizde gördüğümüz yapı ve yerleşkelere şöyle bir baktığımızda betonun doğalı yuttuğunu söyleyebiliriz. İklim değişikliğini düşündüğümüzde ise sürdürülebilir ısıtma ve soğutma sistemleri ya da çevre dostu yaklaşımları keşfetmeyi garanti eden arabalar gibi yenilikler ilk aklımıza gelenlerden. Peki beton da iklim krizini ortadan kaldırmanın elinden tutabilir mi?

Her yıl yaklaşık 4 milyar tondan fazla çimento karıştırılıyor. Basit bir hesapla kişi başı yarım ton çimento. Hesaplamayı genişletirsek her yıl insanlık olarak 11.000 adet Empire State binası inşa ettiğimizi söyleyebiliriz. 2016 yılına ait bir araştırmaya göre dünya çapındaki çimento üretimi atmosfere 2,2 milyar ton karbondioksit saldı ve bu sayı dünyanın toplam CO2 emisyonlarının %8’ini oluşturuyor. Yine yakın tarihli bir BBC makalesinden bir alıntı ise durumun vehametini gözler önüne seriyor.

“Eğer çimento endüstrisi bir ülke olsaydı, Çin ve ABD’nin ardından dünyanın en büyük üçüncü emisyon kaynağı olurdu.”

Beton ve çimento ile ilgili karbon emisyonlarını dizginleyebilmemizin bir yolu ise tercihen beton kadar güçlü ve çok yönlü ancak yaşayan dünyaya önemli ölçüde daha az zarar veren yeni yapı malzemeleri kullanmaya başlamak. İşte yeşil beton dediğimiz yapı malzemesinin hikayesi de burada başlıyor.

Yeşil beton nedir?

Yeşil beton hakkında bilinmesi gereken ilk şey ise yeşil betonun tek bir şeye karşılık gelmediği. Yeşil beton olarak bahsedebileceğimiz tek bir ürün ya da ticari marka adı yok. Yeşil beton kavramı “tamamen doğal” veya “organik” gibi sağlıklı gıda mağazası etiketlerine benzer şekilde, ya geliştirilmekte olan ya da şu anda piyasada bulunan çok çeşitli daha çevre dostu çimento teknolojilerini ifade ediyor. Söz konusu beton bileşenlerinden biri olarak bir tür geri dönüştürülmüş atık malzeme kullanımı, karbon nötr veya hatta karbon tutan türden bir malzemeden yapılmış veya üretim süreci çevreye çok daha az zarar veren bhir malzeme olması gerekiyor. Yani hangi betonların yeşil olarak nitelendirildiği belirlenirken, kullanılan malzemelerin yaşam döngüsü ve sürdürülebilirliği de dikkate alınıyor.

Yeşil beton oluşturmak için birçok farklı yaklaşım mevcut.

  • Klink ikamesi/yer değiştirmesi
  • Toplu ikame/yer değiştirme
  • Biyobeton
  • Diğer yeni beton alternatifleri

En azından bu yazımızda işin teknik kısmına pek değinmeyeceğiz. Bu alana dair yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunun yeni olması elle tutulur bir veri derlemesi yapmamızı zorlaştırıyor. Yine de daha iyi bir gelecek için alternatiflerin elimizin altında olduğunu görmek çevreye dair kaygılarımızı bir nebze de olsa hafifletmeye yarayabilir.

Sürdürülebilir inşaat yaklaşımları

İklim değişikliği, dünya çapındaki toplam karbon emisyonlarının %39’unu oluşturan inşaat sektörü için bir acil durum uyarısı. Bu doğrultuda yeşil beton gibi güçlü çevre dostu malzemelerin yaygın olarak benimsenmesinin biraz geç bir adım olduğu da aşikar. Neyse ki yakın zamanda betonun yüksek CO2 çıkışı sorunu ciddiye alınmaya başlandı.

2018’de Küresel Çimento ve Beton Birliği, endüstrinin karbon ayak izini dizginlemeyi amaçlayan bir dizi sürdürülebilirlik yönergesi yayınladı. Yeşil beton pazar payının da 2024 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 38 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Gerçek şu ki, iklim değişikliği burada kalıcı. Yine de şimdi harekete geçtiğimiz takdirde en vahim senaryoları önleyebilir ve gezegeni iyileştirmek için esaslı çalışmalara başlayabiliriz. Bir gün etrafımıza bakıp kendimizi mercan gibi büyüyen, hasar gördüğünde kendi kendini iyileştiren, geri dönüştürülmüş malzemeler ve fotosentetik bakterilerin bir karışımı olan canlı yeşil betondan yapılmış güneş veya rüzgar enerjisiyle çalışan şehirlerde ve mahallelerde bulabiliriz. Herkes elini taşın altına koyduğu takdirde tabii.