Skip to main content

Bugünden onlarca yıl öncesine oranla, bugün kentlerimiz farklı kültürel geçmişlere, dinlere, ilgi alanlarına ve ‘sosyal statülere’ sahip insanların bir arada yer aldığı bir erime potası haline geldi. Zaman geçtikçe kırsal yerleşkeler şehirlere kayıyor ve bu durumu sadece nüfus artışı olarak değerlendirmek yanlış sosyal çıktılar edinmeye sebebiyet verebilir. Göç ve etnik çeşitliliğin kent dokusu üzerindeki etkisi küresel olarak tartışılıyor.

Bu durum sadece kentlerin artan heterojen yapısı ile değil, aynı zamanda artan ekonomik eşitsizlik ve mekansal ayrımcılık ile de kendini hissettiriyor. Kentsel nüfusun üçte ikisinden fazlası son otuz yılda gelir farkının keskin bir şekilde arttığı şehirlerde yaşıyor.

Kentlerde Sosyal Uyumu Teşvik Etmek Neden Önemli?

Yoğun nüfuslu yaşam alanlarında gruplaşma sık rastlanan bir durum ancak uzmanlar bu dengesizliğin kentsel düzenlemeler ile aşılabileceğini öne sürüyor. Bu noktada çözüm üretecek olan grubun en başını ise şehir planlamacılar çekiyor. Kentlerde sorumlular ve şehir planlamacıları çeşitliliği absorbe etme ve akabinde gelen eşitsizliğe karşı koyma zorluklarıyla uğraşmak için çeşitli çözümler arıyor. Genellikle birbiri ile iç içe olan bu zorlukları bütünsel olarak ele almak ise ilk adım olarak görülebilir. Böylece ortaya şu soru çıkıyor: Kategorize etmeden kent sakinlerinin kentsel hayata tam olarak katılabilmelerini ve bundan yararlanabilmelerini nasıl sağlarız? Farklı sosyal ve etnik kökenlere sahip yabancılar arasında topluluk oluşturmaya, aidiyet duygusuna ve etkileşime izin vermek için ne gereklidir? Tüm bunlara cevap ararken sosyal ve mekansal dışlanmaya nasıl karşı koyarız?

Eşitsizliğe ve sosyoekonomik kutuplaşmaya çözüm arayışı genellikle daha kısıtlayıcı göç politikaları, sosyal ve uygun fiyatlı konut yatırımları ve daha iyi düzenlenmiş bir istihdam piyasası gibi ortak tepkiler ile sonuçlanıyor. Asıl yapılması gereken ise bu politikaların siyasi bir düzlemden çıkarılıp kentsel çözümlere çevrilmesinde yatıyor. Bu nedenle, şehir planlamacılarının sosyal uyumu teşvik etmedeki rolü hafife alınmamalı. Kentlerde sosyal uyumu gözetmek sosyal ve ekonomik sorunların kökenini çözümlemese de, güçlü kentsel kalıplar ve sosyal karışmayı kolaylaştıran kamusal alanlar topluluk hayatını başka bir seviyeye taşıyabilir.

Sosyal Uyum İçin Dört Umut Verici Adım

Worldwatch Enstitüsü tarafından paylaşılan“Dünyanın Durumu 2016″nın 18. bölümündeki “Kapsayıcı Şehir: Çeşitlilik ve Sosyal Uyum için Kentsel Planlama” başlığı altında dört farklı çözüm önerisi ele alınıyor.

1. Dengeli Kentsel Arazi Planlaması

İlk olarak, arazi kullanım planlaması, dengeli bir kentsel kalkınmanın temel unsurlarından biri olarak görülüyor. Bir kentin arazi planlamalarının topluluk faydası gözetilerek yapılması yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal yönleri ile de ele alınması şart olan bir konu. Bu bağlamda kente ait arazi ve mülkler yalnızca açık artırmalarda satılmamalı, topluluk inşası ve ekolojik faydalar gibi (yaban hayatı koruma vb.) majör değerler de göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli. Basit bir şekilde açıklarsak, toplulukların yararlanabildiği kamusal alanlar her zaman topluluklara ait kalabilmeli. Özelleştirmenin kent algısı ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini dünyanın dört bir yanındaki irili ufaklı kentlerde basitçe gözlemlemek mümkün. Bu nedenle arazi kullanım planlamaları özelleştirmeden uzak kentsel alanları korumaya odaklanmalı, kente ait arazi ve mülkler değerlendirilirken daha topluluk öncelikli dengeli bir yaklaşım benimsenmeli diyebiliriz.

2. Erişilebilir ve Kapsayıcı Ulaşım

İkincisi ise transit odaklı kalkınma yani ulaşımın kent refahında önceliklendirilmesi mekansal planlama yoluyla kapsayıcı ve bağlantılı topluluklar oluşturmak için popüler bir yaklaşım haline geldi. Yaya ve bisiklet dostu ulaşım araçları için yüksek kaliteli ve karma kullanımlı istasyon gibi alanlar tasarlanması ilkesine dayanan anlayış sosyoekonomik ve kültürel çeşitliliği kolaylaştırabilir. Karma kullanım alanlarının tasarımı, bu nedenle farklı sosyal grupların ihtiyaçlarını karşılayan çeşitli tesis ve hizmetlerin sağlandığı bir “kentsel tesisleşme” anlayışını da kapsamalıdır. Bu sayede araba karşılayamayan kent sakinlerinin ulaşım yoksulluğu engellenirken, çevresel fayda da gözetilebilir.

3. Kent Dokusuna Hizmet Eden Sokaklar

Üçüncü olarak sokak ağlarının yükseltilmesi, belirli bir alanın canlılığı ve entegrasyonu üzerinde beklediğimizden daha büyük bir etkiye sahip olabilir. Bugün sokaklar sadece ulaşım rotaları ya da yerleşkeler değil, aynı zamanda çok sayıda sosyal, kültürel ve ekonomik aktivite sağlayan temel ortak kamusal alanları olarak değerlendiriliyor. Kolombiya, Medellin gibi örnekler, gelişmiş bağlantı ve hareketlilik için sokak modellerinin yeniden düzenlenmesinin mekansal ayrımcılığın üstesinden gelmeye yardımcı olabileceğini ve tüm mahallelerin yenilenen kent dokusuna yeniden entegrasyonunu destekleyebileceğini gösteriyor. Kent uzmanları bir sokak anlayışından ilham alan yaklaşımlar, genellikle kamusal alanların ve sokakların işlevsizliğiyle karakterize edilen gayri resmi yerleşim alanlarını dönüştürmede özellikle başarılı olduğunun altını çiziyor.

4. Kapsayıcı Kamusal Alanlar

Dördüncü ve son olarak kamusal alanlar, insanların görünüşte tarafsız bir zeminde buluşmasına ve etkileşim kurmasına izin verecek buluşma noktaları olarak tasarlanmalı. Yeşillendirilmiş yürüyüş parkurları, parklarda yer alan bankların iyileştirilmesi ya da bazı sokakların araba kullanımına kapatılması gibi kamusal alanlara küçük müdahaleler hızlı bir şekilde büyük bir fark yaratabilir. Örneğin, sokak mobilyalarının konumu, kamusal alanların nasıl kullanıldığından çok kent sakinleri tarafından nasıl kabul edildiği algısı üzerinde tahmin edilenden çok daha büyük bir etkiye sahip. Bu gibi ayrıştırıcısı algılar insanların yoğun bir şekilde tercih ettiği kamusal alanlarda yabancılar ile etkileşimi minimize edebilir. 

Elbette kolayca uygulanabilecek ancak kalıcı etkilere sahip olacak bu dört adımın, dört planlama ve tasarım müdahalesinin, tek seferlik ve bağımsız önlemler olarak kalmamasını sağlamak bu listenin gizli ama en önemli maddesi olabilir. Eğitim, sağlık, istihdam, barınma ve finans alanlarındaki bir dizi kapsayıcı ve çözüm odaklı yaklaşımı içerecek ulusal politikalar, söz konusu adımların uygulanabilirliği konusunda hayati bir önem taşıyor. Böylece kent planlamacıları bu politikaları yerel eyleme dönüştürmek ve dokuya en uygun planlama ve tasarım uygulamaları ile nihayete erdirmek için adımlar atabilir.