Son yıllarda sürdürülebilirlik kelimesini her yerde duyuyoruz. Markalar çevre dostu olduklarını, karbon ayak izlerini azaltmaya çalıştıklarını anlatıyor. Ancak bazı iyi niyetli çalışmalar, bizim gözümüzden kaçabiliyor. Çünkü şirketler, yaptıkları olumlu çevresel adımları açıkça duyurmaktan kaçınıyorlar. İşte bu durum, “greenhushing” yani “yeşil sessizlik” olarak adlandırılıyor.
Greenhushing, şirketlerin çevreye yönelik iyi niyetli çabalarını bilinçli olarak gizlemesi anlamına gelir. Yani aslında yeşil adımlar atılıyor, ancak bunlar kamuoyuna duyurulmuyor ya da mümkün olduğunca az gösteriliyor.
Neden Şirketler Greenhushing Yapıyor?
Şirketlerin neden bu kadar sessiz kalmayı tercih ettiğini anlamak için, biraz korku ve endişelere bakmak gerekiyor. Öncelikle, birçok marka çevre konusunda attığı adımların yeterince etkili olmadığını ya da yeterince iyi görünmediğini düşünüyor. “Ya bizi sadece pazarlama amaçlı hareket etmekle suçlarlarsa?” endişesi onları suskun bırakıyor. Yani greenwashing ile suçlanma korkusu bu defa greenhushing‘i ortaya çıkarıyor.
Bunun yanı sıra, yasal düzenlemeler de firmaların ağzını kapatan bir diğer faktör. Çevreyle ilgili yanlış ya da abartılı iddialar ciddi yaptırımlara sebep olabiliyor. Bu yüzden bazı şirketler, olası yasal sorunları önlemek için bilinçli olarak sessiz kalmayı seçiyor. Ayrıca, bazı firmalar sürdürülebilirlik konularının kendi işlerinin önüne geçebileceğinden korkuyor, bu yüzden bu konuda fazla konuşmak istemiyor. Ve tabii, henüz sürdürülebilirlik yolunda çok yeni olan, tam anlamıyla hazır olmayan şirketler de paylaşım yapmaya çekinebiliyor.
Yeşil Sessizlik Ne Gibi Sorunlara Yol Açıyor?
Bu sessizlik, yani greenhushing, aslında sürdürülebilirlik hareketine zarar veriyor. Öncelikle, şeffaflık eksikliği ortaya çıkıyor; şirketlerin ne yaptığını bilmediğimizde, bu alanın gelişimi yavaşlıyor. Tüketiciler olarak bizler de hangi markaların gerçekten çevreci olduğunu anlamakta zorlanıyoruz ve bilinçli seçim yapmak güçleşiyor. Ayrıca, olumlu rekabetin azalması da bir başka olumsuz sonuç. İyi uygulamalar paylaşılmadığında, diğer firmalar da sürdürülebilirlik alanında adım atmakta çekingen davranıyor. Son olarak, bu durum şirketler ve tüketiciler arasında güven sorununa yol açıyor; insanlar artık “Acaba bu şirketler gerçekten iyi işler yapıyor mu?” diye sorgulamaya başlıyor.
Greenhushing’i Nasıl Engelleyebiliriz?
Peki bu suskunluk sarmalından nasıl çıkabiliriz? Şirketlerin sürdürülebilirlik faaliyetlerini daha şeffaf ve samimi bir şekilde paylaşmaları gerekiyor. Gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koyup, ilerlemelerini düzenli olarak raporlamalılar. Hem şirket içinde hem de müşteriler arasında sürdürülebilirlik bilincini artırmak, bu konuda farkındalık yaratmak da çok önemli. Ayrıca, yapılan çalışmaların dürüstçe ve abartısız biçimde duyurulması gerekiyor; yani greenwashing tuzağına düşmeden gerçek başarılar anlatılmalı.
Greenhushing, sürdürülebilirlik yolunda görünmez bir engel. Sessizlik, yapılan iyi işleri gizleyerek hem şirketleri hem de tüketicileri zorluyor. Oysa çevre için atılan her olumlu adım paylaşılmalı ve çoğaltılmalı. İyi işler susunca etkisi azalır. Bu yüzden hep birlikte sesimizi yükseltmeli, yeşil hikayeleri anlatmalı ve geleceğimizi birlikte şekillendirmeliyiz.



